YATIRIM TAVSİYESİ : Bölüm-2
Nerede kalmıştık? Hah, hayali
ihracatçılarda… Dediğim gibi bu muteber iş insanlarının çoğu, şaşalı yaşantılarının
özgür basın tarafından kamuoyuna yansıtılması neticesinde çareyi kirişi
kırmakta buldular. Devletten, dolayısıyla vergilerini ödeyen dürüst ve namuslu
insanlardan haksız yere aldıkları paralar da uçtu gitti maalesef.
Bankerler ve hayali ihracatçılar
piyasadan çekilince finassever halkımız bir boşluğa
düştü. Acaba paramızı bu kez hangi üçkağıtçılara kaptırsak diye düşünürken
imdada yeşil sermaye yetişti.
Özellikle Almanya olmak üzere batı
Avrupa’nın neredeyse tamamına yayıldılar. Mütedeyyin insanların halis
duygularını sömürerek camilerde tezgâh açtılar ve kurdukları şirketlere ortak
ettiler onları. Şirketlerin faaliyet alanları da davul tozu, minare gölgesi
gibi ütopik ve masalsı konulardı. Dürüstçe iş yapanları tenzih ederim de bazı
kesimlerce Anadolu Kaplanları diye lanse
edilen bu tiplerin çoğu saçmalık sınırlarını zorlayan işlerle ortaya çıktılar.
Bir tanesi mesela, zihin okuma cihazı icat
etiklerini, bu cihazın insanların aklından geçenleri okuyup yazıya
dökebildiğini iddia ediyordu. Ancak bu cihaz henüz emekleme aşamasında
olduğundan sadece 72 saatlik veriyi işleyebiliyordu! Tam olarak
geliştirildiğinde adı Kâinat Makinesi olacak ve
peygamberimiz Hz. Muhammed’in hayatı boyunca yaptığı konuşmalar televizyonda
canlı canlı yayınlanabilecekti! Sonuçta işin içine dini motifleri de katarak
yaptıkları bu istismar ile 2 milyar Euro
tokatladılar. Bu şirketlerin kurucularından biri şirketin battığını ve
kendilerine yatırılan paraların buhar olduğunu açıkladı. Üstüne üstlük “halimiz nice olacak peki?” diye
soranlara pişkin pişkin “üstüne bir bardak soğuk su için” bile dedi.
Yeşil sermaye şirketlerine
yaptıkları yatırımların da hokus pokus edildiğini anlayan finans aşığı halkımızın imdadına bu
kez de Jet Fadıl yetişti. Bu
saygıdeğer iş insanı (!) Türkiye’nin ilk yerli ve milli otomobilini yapacağını,
ülkenin 5 şehrinde fabrika kuracağını, bu fabrikalarda yılda 1 milyon 250 bin
otomobil üreteceğini, yüz yıllık sanayi devi Koç Holding’de bile 90
bin kişi çalışırken bu arkadaş 264 bin kişiye istihdam sağlayacağını
söylüyordu.
Jet bey baktı ki yatırım uzmanı
halkımız para yağdırıyor bu kez de “ben size bir de toplu konut yapayım” dedi. Jet
beyin bu müjdesi bavullar dolusu para olarak geri döndü kendisine. Sevgili
halkımız 250 milyon Euro daha toka etti bu
beyefendiye. Yine onurlu basın vasıtasıyla dolandırıcılığı ortaya çıkınca
ipliği de pazara çıktı Jet beyin. Avrupa’daki yargının tokadından yırtabilmek
için Türkiye’ye geri döndü. Yurtdışından adaylığını koymuştu, Siirt’ten
milletvekili seçildi. Yemin edip vekil bile oldu! Derken
hakkındaki iddialardan ötürü Türkiye’de de suçlu bulundu ve vekilliği
düşürülerek hapse atıldı.
İçeriden çıkar çıkmaz devre mülk
işine tekrar girdi. Maldiv Adaları’nda yaptım
dediği devre mülkler için yine oluk oluk para akıttı sayın halkımız. Küçük bir
pürüz vardı: Ortada ne ada ne de devremülk vardı!
Aradan geçen yıllar içinde cankuş halkımız illa ki
birilerini buldu parasını kaptıracak. Ülkenin cari açığının yüzde 15’ini tek
başına karşıladığını iddia eden İranlı çapkın iş insanı Reza Zarrab gibi... Yakın dönemli olduğundan bu
şahsın yediği herzelerin çok ayrıntısına girmeyeceğim. Sonuçta ABD’ye kaçtı ve
itirafçı filan oldu işte...
Derken bulaşıkçılık ve
overlokçuluk yapmaktan başka bir meziyeti olmayan 25 yaşında yerli ve milli bir
genç çıktı piyasaya: Tosuncuk lakaplı Mehmet Aydın’dı bu. Bilgisayar oyunundan
etkilenerek çiftlikbank adlı bir
uygulama geliştirdiğini iddia eden bu atılımcı genç, ilkokul mezunuydu ama
finans dehası olarak lanse edildi. Artistler boy boy reklamlarında oynadılar
bunun. Çiftlikbank’ın mantığı ise şuydu: Ekranda sanal olarak görünen ineğin
üzerine tıklayıp ona yatırımcı oluyordunuz. Tosuncuk lakaplı bu genç deha da o
ineğin etinden sütünden size kâr payı ödüyordu. İlginç bir nokta vardı bu
düzende; etin fiiliyatta kilogram fiyatı 70 Liraydı ama sanal ineğe sadece 50 Lira ile ortak
oluyordunuz. Bu dahi delikanlının bireysel hesabına o günkü parayla tiko para 500 milyon Lira yatırdılar. Sonuçta sayın
halkımızın Fatih Sultan Mehmet’le bile bir
tuttuğu bu arkadaş paraları alıp Uruguay’a tüydü. Neden Uruguay derseniz, onlarla suçluların
iadesi anlaşmamız yoktu da ondan... 3
yıl boyunca tokatladığı bu paraları çatır çatır ezdi. Üç yılın ardından Brezilya Sao Paolo’daki Türk konsolosluğuna
teslim oldu. O güne değin 500 milyon zannedilen miktarın 1 milyarın üzerinde olduğu
anlaşıldı. Bu arkadaşın da eze eze bitirilemeyecek parayı her nasılsa kula
çevirmiş ve elinde 3 milyon Lira kalmıştı.
Burada son kez bir virgül daha
koyalım. Yazı dizisine dönüşen konunun kapanışını üçüncü bölümde yapacağımızı
belirtelim.


