ROK and Roll!!!
Merhabalar sevgili okurlar. Öncelikle geçmiş Ramazan Bayramınızı kutlamak isterim. Umarım bu bayram eşiniz, dostlarınız ve sevdiklerinizle birlikte geçirdiğiniz, gerçek bir bayram gibi olmuştur.
Epeyce bir zamandır yazamıyordum. Umarım gözden ırak olduğum bu dönemde gönülden de ırak olmamışımdır.
Son dönemde bir televizyon izleyicisi olarak devamlı surette ekranlarda gördüğüm, ama bundan son derece rahatsız olduğum bir “tipleme” var. Bugünkü yazımda aslında istemeye istemeye de olsa bu “adam”dan bahsetmek istiyorum.
“Adam” dedim ama lafın gelişi; çünkü bahse konu olan Rasim Ozan Kütahyalı adlı kişinin adamlığı şüphe götürür. Zira memleketimizde askerliğini yapmayana adam gözü ile bakılmayacağı gibi, askerliğini yapmayan ve bunu da göğsünü gere gere anlatana ise başka bir şey söylenir de şimdi durduk yerde “yayın yolu ile hakaret” kapsamına girmeyelim!
Bu kerameti kendinden menkul kişiyi, gazeteci ve köşe yazarı hüviyetinde o televizyon senin bu televizyon benim gezerken görebilirsiniz. Ama aslında o ne bir gazeteci ne de bir köşe yazarıdır. Konuştuğu şeyler ise ne anlaşılır ne de aklıda kalıcıdır. Zira konuşmak fiilini kendisi bağırmak ya da böğürmek şeklinde algıladığından karşısındakiler maalesef susmak zorunda kalır. Artık “körle yatan şaşı kalkar”dan mı etkilenmişler bilemem de evli olduğu kişi olan “gazeteci” Nagehan Alçı da konuşmak fiilini Rasim Ozan Kütahyalı (yazıda bundan sonra kendisinden ROK şeklinde söz edilecektir.) gibi algılamaktadır. Neyse konumuz Nagehan Alçı değil. Bu arkadaşı izlerken Gazi Üniversitesi Nakış Öğretmenliği bölümün neden terk ettiğini idrak ediyor insan. Zira nakış ve öğretmenlik gibi iki kavramın, ROK gibi biriyle yan yana gelebilmesi o denli imkânsızdır ki, Barack Hussein Obama ile Beşşar Esed’in bile yan yana gelme olasılığı daha yüksektir. ROK, kimileri tarafından Engin Ardıç ile aynı kefeye konulmak istense de bu mukayese ancak abesle iştigal gibidir. Engin Ardıç sivri dilliydi ama salakça ona buna saldırmazdı!
Bir bakarsınız ROK Beyaz TV’de bir tartışma programında yorumcu konuktur; her konuya hâkim olduğundan, olayları bir yorar ki şaşar kalırsınız. Bir başka akşam Star TV’de kırkından sonra azıp “twitlediği” fotoğraflardan medet uman artiz eskileri ile “panpiş – pompiş” muhabbeti yaparak magazinin en cıvık taraflarının gözüne vurur! İlginç bir şekilde her haber kanalı da onun engin fikirlerinden bir nebze de olsa birşeyler öğrenebilmek adına (!) ROK’u stüdyolarında “ağırlayarak” bir nevi ondan feyz alırlar…
Bu yazı ROK’a karşı yazılmış bir yazı gibi gözükse de, aslında ülkemize, bizim insanımıza has bir durum olan “kayırmacılığa” karşı yazılmış bir yazı. ROK’u konu mankeni olarak kullanmamdaki sebep, fazlaca göz önünde olması ve kahvehane kültürünün en popüler temsilcisi olmasıdır. Yoksa ROK gibilere her yerde rastlıyoruz. Yalakalığın ve adam kayırmacılığın minicik bir örneğidir ROK. İşi bittiğinde onu klozete atıp sifonunu ilk çekecek kişiler, bugün körü körüne savunduğu kişiler olacaktır, emin olun. Bu hep böyle oldu, böyle olmaya da devam edecek…
Hepinizi çok seviyor, saygı ve selamlar sunuyorum sevgili okurlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder