Yalak A
Merhabalar. Bu hafta sizlerle
paylaşacağım konunun kahramanları kaba tabirle yalakalar…
İlginç bir şekilde etrafımızın
yalakalarla çevrili olduğunu düşünmeye başladım. Ne tarafa baksam mutlaka bir
yalaka ile karşılaşıyorum. İş hayatında patrona yalakalık edenlerden, siyasette
güç sahiplerine şaklabanlık edenlere kadar… Aslında temel sorun bu insanların
yalakalık yapmalarından çok yalakaların varlığından medet uman güç sahipleri.
Hiç sevmem yalakaları, ama kendine yalakalık edenlerle gerçek dostları ayırt
edemeyenlerden ise nefret ederim. Zira yalaka dediğimiz kişi güce tapar. Kendisi, neresini yırtarsa
yırtsın asla bir baltaya sap olamayacağından, hasbelkader bir yerlere
gelebilmiş olan güç sahiplerinin eteğine yapışıp, bir at sineği misali hayatını sürdürmek zorundadır. Oysa yalakalığa
maruz kalanların daha dikkatli olmaları ve bu at sineklerinin her devrin adamı
olduklarının bilinciyle “gelen ağam giden paşam”
diyeceklerini çok iyi bilmeleri gerekir.
Maalesef onlar da sayısal üstünlüğe ve kelle hesabına önem
verdiklerinden bu şaklabanların varlığı ve sayısı onlara gizli bir haz verir.
Lafa gelince yalakalığı, dalkavukluğu sevmezler ama günden güne “kahverengi dilliler” bu insanların gücünün kaynağı olmaya başlar.
Geçenlerde bir dostumun
aktardığı anekdotu, sizin için de canlı bir örnek teşkil edeceğini
düşündüğümden burada paylaşmak istiyorum. Bu dostumun çalıştığı yeri kalabalık
bir ofis gibi düşünebilirsiniz. Aynı bölümdeki iş arkadaşlarından bir bayan,
işyerinin ortaklarından birinin orada
çalışan eşi ile muhabbeti iyice artırmış. Öyle ki mola saatlerini bile
patron eşininkilerle aynı zamana denk getirmeye başlayan bu hanımefendi,
yapması gereken işlerin büyük bir kısmını da bu muhabbete dayanarak bahsettiğim
dostuma “kakalamaya” başlamış.
Yeteneksizlikten mütevellit eksikliğini, patron eşine yalakalık yaparak
bertaraf etmeye çalışan yalaka tipinin canlı bir örneği bu hanımefendi.
Bir de sahip olduğu aşağılık
kompleksini, ağır abi tadında laflar
ederek gidermeye çalışan bir yalaka tipi vardır ki onun da yegâne örneği Nihat Doğan hazretleridir. Geçtiğimiz
günlerde bir televizyon kanalında sarf ettiği sözlerle erkekliğin değilse bile yalakalığın kitabını yeniden yazdı bu
arkadaşımız. Bu ülkenin yetiştirdiği en önemli sanatçılar hakkında söylediği
haddini aşan sözler, bu sözde “ağır abinin” kimlere nasıl yalakalık etmek
istediğinin bir göstergesi. Ne kadar yalakalık ederse etsin bu durum, adı geçen
şahsın, otel odalarında bir başka “sanatçı müsveddesi” ile grup olarak fuhuş yaptığı gerçeğini
kimseye unutturamaz.
Hepinize kahverengi dilli
yalakalardan uzak günler diliyorum değerli okurlar.