Ölümsüzlüğün
Sırrını Keşfeden Adam
Tıp ilmi yüzyıllardır ölümsüzlüğün sırrını arıyor. Oysa
Amerika’yı yeniden keşfetmeye hiç gerek yok. Gelsinler Bolu’ya; bir ismi
sorsunlar, yeter… O isim İzzet Baysal…
Bolu’da bu ismi kime sorarlarsa sorsunlar alacakları farklı kelimelerle de olsa
bellidir: “Allah razı olsun İzzet Baba’dan!” Bir insandan yaratıcının razı
olmasının istenmesi ve ona BABA
sıfatının layık görülmesi her kula nasip olmayacak güzellikte bir durum. Bunu
hak etmek için İzzet Baba’nın yaptığı tek şey ise, anasının ak sütü kadar helal
olan malı mülkünden ve parasından, salt insanlara faydalı olabilmek adına sarf
etmesi. Eskiler buna “vakfetmek”
derler. Her ne kadar şimdikilerin vakıf kelimesinden anladığı almak olsa da…
İzzet Baba’nın adını taşıyan
iki okuldan; Mimar İzzet Baysal Endüstri
Meslek Lisesi ve Abant İzzet Baysal
Üniversitesi’nden mezun bir Bolulu olarak bizzat tespit ettiğim şudur: İzzet
Baysal partiler üstü ve siyaset üstü bir markadır. Yıllar önce
elime 1967 yılının Bolu’sunu
gösteren bir fotoğraf geçmişti. Şimdilerde O’nun adını verdiğimiz ana caddenin
toprak zemini ve birkaç iptidaî bina ile Bolu, çok değil yarım asır kadar önce
“köylük”le “kasabalık” arasında bir yerlerdeyken bugünkü durumuna ulaşmasında
İzzet Baba’nın vakfettiklerinin payı çok ama çok büyük. Gelmiş geçmiş
iktidarların Bolu’ya yaptıkları, İzzet Baba’nın eserleriyle boy bile ölçüşemez,
bu kesin. İzzet Baysal kendi insanlarına yatırım yapmayı düşünmeseydi eğer,
sonradan renklendirilmiş o eski fotoğraf ile bugün arasında çok da fark
olmazdı, emin olun.
Bolulu birinin yolu mutlak
surette İzzet Baba’nın eserlerinden birkaçına düşer. Dünyaya yeni gelen bir
bebek İzzet Baysal Kadın Doğum Hastanesi’nde
gözlerini açar, okullu çocuklar O’nun adını taşıyan okullarda öğrenim görür,
hastalanan hemşehrilerimiz üniversitesinin hastanesinde şifa arar… Örnekleri
çoğaltmak mümkün… Ama dedik ya, Amerika’yı yeniden keşfetmeye lüzum yok!.. Hayırsever
diye nitelenen nice insan, hayır için yaptırdığı tesisleri cirosundan yaptırıp
harcamayı vergiden düşerken İzzet Baba vergilerden sonraki net kârından vakfetmiş.
Bu farkı da kalın harflerle belirtmek lâzım.
Yıllar önce AİBÜ Turizm ve Otelcilik MYO’da
öğrenciyken Şükran Günleri etkinliklerinin bir bölümünde host yani karşılama görevlisi olarak görev
almıştım. Kardelen Sineması henüz Saray
Sinemasıydı ve birçok toplantı, konferans, panel orada icra edilirdi. Yani
henüz AİBÜ Kültür Merkezi’nin renk
adı taşıyan salonları da yoktu! Rahmetli İzzet Baysal, o dönemin İl Sağlık Müdürü’nün koluna girmiş
olduğu halde salona teşrif ettiğinde dönemin Bolu Milletvekilleri ve Valisi
de dâhil olmak üzere herkes ama herkes ayakta karşılamıştı O’nu. Hiç kimse bir
zorundalık eseri ayağa kalkmış değildi. Herkesin gözlerinden bir ışıltı yayılıyordu
ve bunun adı saygıydı, sevgiydi, hürmetti… İzzet Baba elini kaldırıp bu hürmete cevap vermişti tam
önümden geçip koltuğuna doğru ilerlerken. Bir an, sadece bir an göz göze geldik
ve İzzet Baba’nın bana gülümsediğini gördüm. O birkaç saliselik anda gözerinde
okuduğum sadece mutluluktu.
Katışıksız bir mutluluk… Ruhu şad olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder