PLAZA
DİLİ ve EDEBİYATI
Başlığa bakan biri rahatlıkla “Aaa, yeni
açılan bir üniversite bölümü galiba!” kanısına kapılabilir. Çok şükür ki
böyle bir bölüm açılmadı üniversitelerimize. Gerçi günden güne dünya
sıralamalarında gerilere düşen, üniversal düzeyde eğitim vermekten çok yüksek
lise standardını aşmayan karakterde bir müfredat sunan, profesörlük, doçentlik
vb. akademik unvanları zincir marketlerin aktüel ürünleri gibi dağıtan, apartmandan,
iş hanından bozma binaları kampüsmüş gibi yutturmaya çalışan ticarethanelerin,
başlıktaki gibi kerameti kendinden menkul bir bölüm açması pek de yadırganacak
bir şey değil ya, neyse…Bu yılın Şubat ayında yazdığım bir yazının başlığını
verdiğim anda şu anda okuduğunuz yazıyı yazmayı planlamıştım. O yazımı, https://www.goynukgazetesi.com/tansel-karakaya/e-mail-forwardlayip-bir-meeting-set-edelim adresinden
okuyabilirsiniz.
Günümüz
çalışma hayatı içerisinde özellikle beyaz yakalı tabir edilen zümre
tarafından daha sık kullanılan ve TV’deki komedi şovlarında mavrası da sıkça
yapılan bu kullanıma dil adı vermek çok da doğru değil. Zira dil canlı bir
varlık; uzun zaman dilimleri içerisinde gelişim gösteren, ancak ana ruhunu
kaybetmeden bu gelişimi yapabildiğinde büyüyen ve kökleri daha da sağlamlaşan
bir varlık. Bugün Anadolu’dan yola çıkıp kadim İpek Yolu rotasını takip
ederek Çin’e kadar gitsek, ana dilimiz Türkçe dışında hiçbir dil bilmeden
rahatlıkla bu yolculuğu tamamlayabiliriz. Zira rotamızın üzerindeki Kuzey
İran, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan
gibi yerlerde ufak tefek farklılıklar dışında çok zorluk çekmeden hem barınma
hem de yeme içme ihtiyaçlarını karşılayabiliriz. Bu durum, Türk Dili’nin de
İpek Yolu gibi kadim bir yapıya sahip olduğunu ortaya koyar bence. Peki bu
zenginliğe rağmen neden plaza dili denen ucube kullanılmakta?
Bu
sorunun yanıtı biraz da uluslararası kültürün ve teknolojinin üreticisinin kim
olduğuna da bağlı sanırım. Zira teknolojiyi üreten aynı zamanda onun ismini de
veriyor ve en milliyetçi uluslar bile bunu kullanmak zorunda kalıyor. Bilişim
dünyasındaki Bluetooth teknolojisi örneğin; size “telefonundaki Mavidiş’i
aç da cihazları birbirine bağlayalım” desem hangi biriniz ne kastettiğimi
anlayabilir? Gerçi bir zamanlar, elin oğlu “al bunû tut” diyerek
jargonunu dayatmazdan önce, computer kelimesi yerine son derece dahiyane
biçimde bilgisayar kelimesini yaratan bizler, bugün sanki biraz
kolaycılık yapıyoruz ne dersiniz? O halde Türkçe ve de anlaşılır karşılıkları yüzyıllardır
var kelime ya da kalıplar olan toplantı ayarlamak yerine neden meeting
set edelim diyorlar? Ya da güzel güzel araştırma yapmak varken
neden research etmek deniliyor? Birine görev vermek varken
neden task ataması yapılır ki? Bir proje ya da işin son teslim
tarihinden önce yani deadlinedan önce kontrol etmek
dururken neden check etme işlemi yaparsın ki? E-postanın
kime ve bilgi bölümlerini e-mail’de CC’ye koymak
şeklinde söyleyince daha mı kurumsal oluyor? Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün…
Konu
üzerine yukarıda da belirttiğim gibi parodisinin yapılmasından sosyolojik
analizlere kadar geniş bir yelpazede tartışmalar mevcut. Kimileri bu kullanımı
profesyonel bir hava yaratma ya da uluslararası iş kültürüne uyum sağlamak için
kullandığını iddia etse de, kimileri de bunu Türkçe’nin bozulmasına ya da gayet
sade ve anlaşılır olan dilin yozlaşması / yozlaştırılması olarak kabul ediyor. Açıkçası
ben de bu ikinci kısıma dahilim. Diline sahip çıkmayan milletler ağır
sıkıntılar yaşamaya doğru yola çıkmıştır.
Tüm
okurlarımıza sevgi ve saygılarımı sunuyor, ister Ramazan Bayramı desin ister
Şeker Bayramı, herkese güzel bir bayram diliyorum.
(Yazarın
Notu: Son günlerde cereyan eden olaylar hakkında özellikle yazmıyorum.
Kimseyi sevmek zorunda değilim; ancak bu, hak ve adaletten ve işini yapmaya
çalışan kolluk kuvvetlerinden yana olmama engel değil. Zaten binbir sıkıntı
çeken insanımızın artık, 25-30 yıllık döngülerde benzer kısır çekişmelerle
meşgul edilmemesini diliyorum.T.K.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder