Bizim Zamanımızda…
Selam ve sevgiler değerli okurlar. Uzunca bir boşluğun ardından tekrar sizlerle olmak büyük keyif veriyor bana. Çalışma düzenimdeki küçük bir değişiklik, ailevi ve sosyal yaşantımda büyük bir değişiklik oluşturdu; tıpkı Çin’de kanat çırpan bir kelebeğin Brezilya’da tayfuna sebep olması gibi, ki biz buna Kelebek Etkisi diyoruz… Bu vardiyalı çalışma düzeni benim düzenimi bozdu. Gerçi bu son söylediğimi umarım dayım İlhan Özdemir duymaz. Zira bu konuda ürettiğim bahanelerin bini aştığını söyleyerek paylayacaktır mutlaka beni… Neyse ki yeniden sekiz saatlik vardiya düzeni geri geldi de biraz olsun kendime ve aileme vakit ayırabilme fırsatı doğdu.
Nereden takıldı ise dilime “Su Sızıyor” adlı halk türküsü takıldı.
Su sızıyor sızıyor
Taşların arasından
Eğil bir yol öpeyim
Kaşların arasından
Oğlan mayilem oğlan
Sözüne de kavilem oğlan
Enişte bana pişt demiş
Yalan aslanım yalan
…
Mucip ARCIMAN’ın Ankara yöresinden derlediği bu türkü beni ta çocukluğuma, ilkokul günlerime geri götürdü. Şimdilerde “stajyer” gibi cafcaflı bir sıfata büründürülmesine rağmen, çocukluğumuzda aday sıfatıyla anılan ve Eğitim Fakültesi öğrencisi olan öğretmenlerimizden biri, müzik dersinde bizlere bu türküyü öğretmişti. Nedendir bilinmez, bizlerin de çok hoşuna gitmişti, neme lazım… Ancak “aday öğretmenimiz”in staj süresi dolup da biz kendi öğretmenimizle, deyim yerinde ise, başbaşa kaldığımızda birşeyler değişti. İlk müzik dersinde Su Sızıyor’u söylemek istediğimizde nedensiz bir tepki ile karşılaştık. Öğretmenimiz türkünün sözlerini çok mu erotik bulmuştu, bunu bilmiyorum. Ama türküyü bizim yaşımızdaki çocuklar için çok da uygun bulmadığı açıktı. Şimdiki aklımla düşünüyorum da, öğretmenimizin bize öğretilen bu türküyü uygunsuz bulması biraz anlamsız geliyor. Yani daha geniş bir bakış açısı fena olmazdı sanki… Çocuk aklımızla bize son derece sevimli gelen bu türküyü “söyletmemek” çok hoş durmuyor gibi… Bir yanımla da haklı bir tepki gösterdiğini düşünmüyor değilim. Bugün geldiğimiz noktada yaşadığımız çevrede karşılaştığımız insanlar ve bir standart haline getirdikleri davranış kalıplarına bakınca türkünün çok masum kaldığı aşikâr. Bir de öğrenci – öğretmen ilişkileri boyutu var ki olayın, tam bir zıtlıklar abidesi. Dillere pelesenk olmuş “bizim zamanımızda” lafını kullanmam gerekirse eğer, bizler öğretmenlerimizle çok derin bir saygı, hatta zaman zaman korkuya kaçan bir düzen çerçevesinde konuşabilirdik. Bu bağlamda “Ya hocaam, Su Sızıyor’u söyleyelim, n’oluur ya!!!” hitabının yanından bile geçmemiz düşünülemezdi. Şimdiki öğrenci – öğretmen ilişkilerinde sergilenen “enseye tokat göze parmak” durumlara bakıldığında “bizler melekmişiz” demekten gayrı bir şey gelmiyor elimden.
Sevgiler sunuyor ve haftaya yeniden buluşabilmeyi diliyorum sevgili okurlar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
161 - 25.09.2025 - DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ (Göynük Gazetesi)
DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ ...

-
Çanakkale Yılmaz ÖZDİL 1915 yılıydı. Avustralya’da, New South Wales eyaletinde, Broken Hill kasabasından geçen trene ateş açıldı, b...
-
ROK and Roll!!! Merhabalar sevgili okurlar. Öncelikle geçmiş Ramazan Bayramınızı kutlamak isterim. Umarım bu bayram eşiniz, dostlarınız ve...
-
Kırmızı Kalemli İnsanlar Merhabalar. Geçen hafta yayımlanan ilkyazımızın başlığı 3üncü Köy yerine, tarihin tozlu raflarına kaldır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder