Bireysel Silahlanma Toplumsal Cinnet
Merhabalar değerli okurlar. 2010’un son yazısında daha iç açıcı şeyler yazmak isterdim açıkçası. Ancak yazacaklarım maalesef acı gerçekler…
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin alt komisyonlarında 2009 yılından bu yana görüşülen bir yasa var. Silah edinme ve taşıma ile ilgili olan yürürlükteki yasa, verilen önergeler ile neredeyse kökten değiştirilme aşamasında. 18 yaşını dolduran herkes (5) adet silah ruhsatı alıp bu silahlardan iki tanesini yanında taşıyabilecek. Silah alabilmek için tam teşekküllü bir hastaneden alınması gereken ve kişinin psikolojik, nörolojik ve fiziksel rahatsızlığı olup olmadığını belirleyen heyet raporu da ortadan kaldırılıyor. Yasa Tasarısı’nda yapılan bu inanılması zor değişikliklerin ne için ve hangi amaca hizmetle teklif edildiği hususunda son derece rahatsızlık duyduğumu belirtmeliyim.
Ülkemizde yılda 4 bin kişi ateşli silahlardan dolayı ölüyor, bine yakın kişi de yaralanıyor. Emniyet verilerine göre ise işlenen cinayetlerin yüzde 60 gibi büyük bir kısmı ateşli silahlarla işleniyor. Gün geçmiyor ki düğün magandalarının silahlarından çıkan kurşunlara hedef olan masum insanların haberleri ulusal medyada yer bulmasın. Öfkeli bir toplum olduğumuz, tahammül sınırlarımızın git gide daraldığı, en ufak tartışmalarda bile silaha davrandığımız bilim insanlarınca bangır bangır söyleniyor. Hal böyleyken yapılması planlanan ve sivil toplum kuruluşlarınca daha gür bir şekilde tepki konulmaz ise Meclis Genel Kurulu’ndan da aynen geçecek gibi görünen bu yasal düzenleme, düzenlemeden çok kargaşayı beraberinde getirecektir. Ancak tepki koyma bağlamında topu sivil toplum kuruluşlarına atmak bir çözüm değil bence. İlimiz Milletvekilleri başta olmak kaydı ile Silah Alt Komisyonu’nda görevli Milletvekilleri nezdinde mesajlar göndererek bu düzenlemelere karşı olduğumuz duyurmamız gerektiği inancındayım. Aslına bakarsanız bu düzenlemeye lehtar olan Silah Üreticileri, Satıcıları ve Sevenleri Derneği (SÜSASD) Başkanı Cuma İçten’in “Boşnaklar silahlanmış olsaydı, Sırplar katliam yapamazdı” şeklindeki görüşü, ne kadar güçlü bir lobi ile karşı karşıya olduğumuzu gözler önüne sermiyor değil. Nedir yani; “belli bir etnik kökenden olanlar silahlanırsa, bir diğer etnik kökenden olanların olası katliamlarının önüne geçilir” mi denmek isteniyor?!? Devletin kolluk güçleri niye var o zaman?
Her durumda örnek almayı adet haline getirdiğimiz Avrupa’da durum nasıl derseniz eğer; İngiltere’de bireysel silahlanma kesinlikle yasak! Avcılık ve Atıcılık ile ilgilenenlerin sırf bu iş için üretilmiş silahları alabilmek için bile zorlu bir süreçten geçmeleri gerekiyor. Belçika’da ise bu tür av kulüplerine üye olmayanların silah ruhsatı alma şansı yok! Her üye olana da ruhsat verilmediğini eklemeliyim. Komşu Yunanistan’da da silah ruhsatı isteyenlerin ruhsal durumlarının buna uygun olup olmadığı yoğun testlerin ardından belirleniyor… Örnekleri çoğaltmak mümkün. Son söz; “LÜTFEN BU YASAL DÜZENLEMEYİ, GERÇEK BİR DÜZENLEME HALİNE GETİRİN!”
Acı tatlı anılarıyla, getirdikleri ve götürdükleri ile bir yılı daha geride bırakıyoruz. Tüm okuyucularıma 2011 yılının sağlık, mutluluk, başarı getirmesini diliyor hepinize sevgiler sunuyorum değerli okurlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder