28 Kasım 2013 Perşembe

0065 - 29/11/2013 Korku Gölgesindeki Fikirler

KORKU GÖLGESİNDEKİ FİKİRLER

                Merhabalar sevgili dostlar.  Hakkında yazılabilecek bu kadar çok mevzuya rağmen yazamamak neyle açıklanabilir bunu söylemek zor. Zira adam gibi fikir beyan edebileceği bir konu bulma anlamında zerrece sıkıntısı olmamalı insanın ülkemizde. Ancak benim gibi amatörce ve kör-topal götürmeye çalışanlar için karşılaşılan sıkıntılar biraz farklı…

                Bolu gibi görece küçük bir memleket bile olsa kaynak bağlamında zenginlik var aslında. Elbette ki benim de bu konular hakkında âcizane fikirlerim var. Ancak bunları korkusuzca kaleme alabilme konusunda sıkıntılarımız var. En azından benim… Ha Bolu Takip Gazetesi’nden kimsecikler sansür etmiyor yazdıklarımı, onların hakkını teslim etmek lazım. Lakin benim kişisel manada içimde taşıdığım korkular, özgürce yazmamda önümde duran en büyük engeller diyebilirim. Görüşleri ne olursa olsun insanların, henüz basım aşamasına bile gelmemiş kitaplarından dolayı kovuşturulması, geçmiş yıllarda devlet millet düşmanları ile mücadele eden insanların şimdilerde, mücadele ettikleriyle aynı safta kabul edilmesi benim korku içinde olmamın sebeplerinden yalnızca birkaçı. Aksak ve yanlış gördüklerimi kaleme alırken, ki bu her bir ferdin korkusuzca yapabilmesi gereken bir şey, geride bırakmak zorunda kalabileceğim insanları düşünmek ve yıllarca çaba sarf ederek oluşturmaya çalıştığım “iyi insan” olgusunu silebilecek orantısız tepkilere maruz kalma tedirginliği, benim özgürce yazabilmemin önündeki en büyük engel. Bu bağlamda, gördüğüm olumsuzlukları yazmak dururken kalkıp da sinema-televizyon ya da müzik hakkında yazmak bana, dışarıda millet birbirini kırarken penguen belgeseli göstermek gibi geliyor… Keşke her şey güllük gülistanlık olsa da sanata dair naçiz fikirlerini beyan etmekte bir beis görmese insan.

                Aslına bakarsanız moda tabirle “sosyal medya” diye adlandırılan ve çoğu kişi tarafından gücü tam da anlaşılamamış paylaşım platformlarına küçümser nazarla bakılmasının temel sebebi de bu diye düşünüyorum. Bu “çoğu kişi”den oluşan zümrenin sosyal medyaya bakışı; denetim altına alınamayan, sorgusuz sualsiz biat etmeleri beklenirken bunu yapmamakta ısrar eden bir kısım düzen karşıtının dâhil olduğu ve denetimsizce görüş beyan ettiği “bela” bir ortam şeklinde maalesef. Elbette sosyal medyada paylaşılan her bilgi doğru kabul edilmemeli ama alabildiğine hür olması gereken bir platforma bu tarz yakıştırmalar da atfedilmemeli… En azından tıpatıp aynı kelimeleri kullanarak, sanki tek elden çıkmışçasına “tıpkıbasım” manşetler atan, koşulsuz biat etmiş yazılı basına bir alternatif olabilmeli sosyal medya. Demokrasi kültürünün yeşermiş olduğu toplumlarda aykırı sesler de senfoninin bir parçası kabul edilir; hele ki eğer demokrasi sizi “kesmiyor”, “ileri demokrasi” diye yırtınıyorsanız!..


                Dershanelerin kapanması / kapatılması üzerine de bir şeyler yazacaktım, ama konu uzadı. Ben de konu bütünlüğüne halel gelmesin diye bu konuyu haftaya bırakıyorum. Sektörün içinde olduğu halde kişisel bekası için olaya dar açıdan bakan bazı “eski” tanıdıklara anlatamadığım şeyleri, dilim döndüğünce yazmaya çalışacağım. Belki sözlerle etkili olamadığımız vücutlarının kalın kesimlerine yazıyla nüfuz ettirebiliriz anlatmak istediklerimizi… Haftaya görüşmek üzere sağlıcakla kalın sevgili dostlar.

Hiç yorum yok:

161 - 25.09.2025 - DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ (Göynük Gazetesi)

  DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ ...