KORKU GÖLGESİNDEKİ FİKİRLER
Merhabalar
sevgili dostlar. Hakkında yazılabilecek
bu kadar çok mevzuya rağmen yazamamak neyle açıklanabilir bunu söylemek zor.
Zira adam gibi fikir beyan edebileceği bir konu bulma anlamında zerrece
sıkıntısı olmamalı insanın ülkemizde. Ancak benim gibi amatörce ve kör-topal
götürmeye çalışanlar için karşılaşılan sıkıntılar biraz farklı…
Bolu gibi görece küçük bir memleket
bile olsa kaynak bağlamında zenginlik var aslında. Elbette ki benim de bu
konular hakkında âcizane fikirlerim var. Ancak bunları korkusuzca kaleme
alabilme konusunda sıkıntılarımız var. En azından benim… Ha Bolu Takip Gazetesi’nden kimsecikler
sansür etmiyor yazdıklarımı, onların hakkını teslim etmek lazım. Lakin benim
kişisel manada içimde taşıdığım korkular,
özgürce yazmamda önümde duran en büyük engeller diyebilirim. Görüşleri ne
olursa olsun insanların, henüz basım aşamasına bile gelmemiş kitaplarından
dolayı kovuşturulması, geçmiş yıllarda devlet millet düşmanları ile mücadele eden
insanların şimdilerde, mücadele ettikleriyle aynı safta kabul edilmesi benim
korku içinde olmamın sebeplerinden yalnızca birkaçı. Aksak ve yanlış
gördüklerimi kaleme alırken, ki bu her
bir ferdin korkusuzca yapabilmesi gereken bir şey, geride bırakmak zorunda
kalabileceğim insanları düşünmek ve yıllarca çaba sarf ederek oluşturmaya
çalıştığım “iyi insan” olgusunu
silebilecek orantısız tepkilere maruz kalma tedirginliği, benim özgürce
yazabilmemin önündeki en büyük engel. Bu bağlamda, gördüğüm olumsuzlukları
yazmak dururken kalkıp da sinema-televizyon ya da müzik hakkında yazmak bana,
dışarıda millet birbirini kırarken penguen
belgeseli göstermek gibi geliyor… Keşke her şey güllük gülistanlık olsa da
sanata dair naçiz fikirlerini beyan etmekte bir beis görmese insan.
Aslına
bakarsanız moda tabirle “sosyal medya”
diye adlandırılan ve çoğu kişi tarafından gücü tam da anlaşılamamış paylaşım
platformlarına küçümser nazarla bakılmasının temel sebebi de bu diye
düşünüyorum. Bu “çoğu kişi”den
oluşan zümrenin sosyal medyaya bakışı; denetim altına alınamayan, sorgusuz
sualsiz biat etmeleri beklenirken bunu yapmamakta ısrar eden bir kısım düzen
karşıtının dâhil olduğu ve denetimsizce görüş beyan ettiği “bela” bir ortam şeklinde maalesef.
Elbette sosyal medyada paylaşılan her bilgi doğru kabul edilmemeli ama alabildiğine
hür olması gereken bir platforma bu tarz yakıştırmalar da atfedilmemeli… En
azından tıpatıp aynı kelimeleri kullanarak, sanki tek elden çıkmışçasına “tıpkıbasım” manşetler atan, koşulsuz
biat etmiş yazılı basına bir alternatif olabilmeli sosyal medya. Demokrasi
kültürünün yeşermiş olduğu toplumlarda aykırı sesler de senfoninin bir parçası
kabul edilir; hele ki eğer demokrasi sizi “kesmiyor”,
“ileri demokrasi” diye
yırtınıyorsanız!..
Dershanelerin kapanması / kapatılması
üzerine de bir şeyler yazacaktım, ama konu uzadı. Ben de konu bütünlüğüne halel
gelmesin diye bu konuyu haftaya bırakıyorum. Sektörün içinde olduğu halde
kişisel bekası için olaya dar açıdan bakan bazı “eski” tanıdıklara anlatamadığım şeyleri, dilim döndüğünce yazmaya
çalışacağım. Belki sözlerle etkili olamadığımız vücutlarının kalın kesimlerine yazıyla
nüfuz ettirebiliriz anlatmak istediklerimizi… Haftaya görüşmek üzere sağlıcakla
kalın sevgili dostlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder