9 Şubat 2012 Perşembe

0050-09.02.2012.Sosyal Ağların Asosyal Bireyleri


Sosyal Ağların Asosyal Bireyleri

Merhabalar sevgili okurlar. Bu hafta sizlerle “sosyal medya” hakkında birkaç şey paylaşmak istiyorum.
“Reklama girmesin de RTÜK’den laf işitmeyelim” düşüncesi ile televizyonlarımızın sıklıkla kullandığı ismiyle sosyal medya, bilinen adıyla Facebook ve Twitter, kendim de kullanıyor olmama rağmen insanlar için büyük bir güvenlik açığı aslında. Yani dünya üzerindeki hiçbir istihbarat örgütü insanlardan bu kadar çok özel bilgiyi, seve seve paylaşarak toplayabilme kabiliyetine sahip değil.
Düşünsenize mezun olduğunuz okullardan arkadaş çevrenize, aile efradınızdan çalıştığınız iş yerlerine kadar birçok bilgiye kötü niyetli kişilerce az bir gayret ile ulaşılabiliyor. Dahası iş başvurusu yaptığınız yerlerin çoğu artık referanslarınızdan çok Facebook profilinizde paylaştığınız durum güncellemeleri ve notlardan faydalanıyor hakkınızda bilgi edinmek için. Kötü niyetli diye tanımlanabilecek kişiler ise tüm bunlardan yola çıkarak basit algoritma ve istatistik hesaplamalarla sizin banka hesaplarınızı tam takır edebilir.
Benim asıl garibime giden şey ise insanların gittikleri yerlerde çektirdiği fotoğrafları diğer insanlarla paylaşma hırsı. Adam İtalya’ya gitmiş, Colloseum’un önünde hatıra fotoğrafı çektirmiş, üşenmemiş bunu Facebook’ta paylaşmış. Hangi hastalıklı ruh hali ile açıklanır bu durum onu bilemem. Ancak dijital çağın öncesinde insanların evlerinin süsü ya da malı mülkü ile kazanmaya çalıştığı yapay ve geçici itibarın, yaşadığımız çağa yansıması olarak görüyorum ben bu durumu. Hele bir de “Akıllı Telefon”lar çıktı ki asıl mertlik o zaman bozuldu. Bu telefonlara yüklenen Facebook eklentileri ile bulunduğu yeri başkalarına ilan etme saçmalığına ne demeli?! “Ben çok sosyal bir adamım” diye bağırmanın en kaba yollarından biri… Adam yerini bildiriyor; “Bolu Highway Outlet”teyim diye. Ama özele inip baktığınızda göreceğiniz şey, adamın aslında asosyal bir tip olarak yapayalnız yaşayan bir münzevi olduğu gerçeği.
Genç kesimin sosyal ağ algısı ise daha beter. Diyarbakır’ı İzmir’e komşu zannedebilecek kadar kültürlü (!) lise öğrencileri her nasılsa “Feysbuk” ta şair kesiliyorlar. Zannedersin ki çocuk çağımızın Nazım Hikmet’i ya da Necip Fazıl’ı olmaya aday bir sanatçı ruh. Heyhat! Çocuğun sanatçı ruhunun sınırı “Kes - kopyala – yapıştır” usullerini uygulamaktan başlıyor. “Esinlenme”yi bir adım öteye taşıyıp “araklama”ya çevirmiş, kimsenin haberi yok. Şakşakçılar da zaten her daim hazır ve de nazır; “Beğen” butonuna tıklamak parmaklarınızın ucunda!..
Bir de sosyal medyayı “hatunları düşürme” mecrası olarak gören abazan tayfa var ki oraya hiç bulaşmak istemem açıkçası.
Tüm bunlar dijital çağ dediğimiz soğuk iklimin insanlar üzerinde oluşturduğu birer tezahür elbette. Facebook’ta Twitter’de binlerce takipçiniz olsa da dostlarla yüz yüze yapılan paylaşımların sosyal hazzı, sosyal medyanın hiçbir parçasında bulunamaz. İnsanlar konuşa konuşa; yazışa yazışa değil…
Haftaya görüşebilmek umudu ile sevgiler sunuyorum değerli okurlar.   

Hiç yorum yok:

161 - 25.09.2025 - DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ (Göynük Gazetesi)

  DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ ...