21 Şubat 2012 Salı

0051-23.02.2012.Gönüllerin Fethi


Gönüllerin Fethi

Selam ve saygılar sunuyorum değerli okuyucularım. Bu haftanın yazısını son günlerin flaş mevzusu Fetih 1453 filmine ayırdım.

Her şeyden önce ne yapın edin ailece bu filmi izlemeye çalışın derim. Zira bu filmden aldığım hazzı daha önce sadece İstanbul Topkapı Şehir Parkı’ndaki Panorama 1453 Fetih Müzesi’nde hissettim ben.  Fetih dinamiğini, panoramik bir atmosferde yaşayabileceğiniz Panorama 1453 müzesini görmek için İstanbul’a yolunuzun düşmesi gerek. Ancak benzer bir deneyimi yaşamanız için sinemaya gidip Fetih 1453’ü izlemeniz yeterli.

Bence filmde cast, yani oyuncu seçimi konusunda zayıf kalınmış ya da tercihen böyle bir yöntem uygulanmış. Tanıdık, bildik oyuncu çok az filmde. Ancak yapımcı / yönetmen Faruk Aksoy, oyuncuların filmin önüne geçmesi riskine karşılık böyle bir seçim uygulandığını belirterek bu düşüncemizi çürütmek istiyor. Ayrıca Fatih Sultan Mehmed Hân’ı canlandıran Devrim Evin’in, muhteşem oyunculuğuna rağmen hokka gibi burnu ile Fatih’i andırmadığı aşikâr. Zira Fatih’in ve birçok Osmanlı Padişahının portrelerinde aşina olduğumuz kemerli burun hadisesi film boyunca bir eksiklik olarak göze batıyor kanımca.

Akşemseddin Hazretleri’nden de filmin ilk kısımlarında hiç mi hiç söz edilmemesi açıkçası beni çok rahatsız etti. Fethin sadece siyasi ve askeri yönleri ortaya konulurken Akşemseddin, Molla Güranî gibi büyük zatların etkisindeki manevi boyutu biraz ıskalanmış filmde. Neyse ki Akşemseddin Hazretleri de önemli bir noktada kuşatma ve fetih ortamına dâhil edildi de rahatladık.  

Filmle ilgili olarak Salı günkü Hürriyet gazetesindeki köşesinde acımasızca eleştirilerde bulunan Yılmaz Özdil’in yorumlarına ise ne yazık ki katılamayacağım. Filmin, birçok Hollywood filminden aşırılmış sahnelerden oluştuğunu ve hiçbir özgünlük içermediğini, gerçekten çok acımasızca iğnelemelerle okuyucusuna aktarmış Yılmaz Özdil. Yazılarını ve üslubunu sevmeme rağmen Holivut’un Fethi başlıklı bu yazısında savunduğu hiçbir düşünceye katılmadığımı söylemek isterim. Yazıda tek tek nelerden bahsedildiğini uzun uzadıya anlatmayacağım. Zaten Yılmaz Özdil sosyal medyada çok takip edilen bir yazar. Merak eden internette arayıp bulur. Fakat bu yazı ve bu yönde yapılan yorumlar bana şu fıkrayı anımsatıyor:

Adamın biri ölür ve muhakemesinin ardından cehennemlik olduğu ortaya çıkar. Fıkra bu ya, yanına bir görevli verirler. Önde görevli ardında bizim adam cehennemin koridorlarında yürümeye başlarlar. Adam bakar ki her yerde üzerlerinde milletlerin isimlerinin yazılı olduğu kocaman kazanlar kaynamaktadır. Alman kazanı, Hintli kazanı, Rus kazanı gibi… Ve her kazanın başında da elinde demir çubukla bekleyen birer zebani… “Nedir bu?” diye sorar adam yanındaki görevliye. Görevli “Onlar kazanda cezasını çekenlerden başlarını yukarı çıkaranların başlarına vurarak kazana geri gönderen görevliler” cevabı alır. Adam bakar ki Türk kazanının başında böyle bir zebani yok. “Peki burada niye böyle bir görevli yok?” diye sorar. Aldığı cevap şudur: “ O Türk kazanı.  Orada başını yukarı çıkaranı alttan çekiyorlar zaten!!!”   

Maalesef durum bu… Muhteşem Yüzyıl adlı dizi, Osmanlı Devleti’nin belki de en dindar padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman Hân’ı kümeste horoz gibi gösterirken zerrece tepki görmüyor, merakla izleniyorken, Fetih 1453 filminin bu kadar acımasızca eleştirilmeyi hak etmediğini düşünüyorum. Ben izlerken çok haz duydum. Özenli bir çalışmanın ürünü olduğunu düşündüğümden filmi büyük küçük herkese coşkuyla öneriyorum.

Haftaya Perşembe görüşmek üzere değerli okurlarım. 

Hiç yorum yok:

161 - 25.09.2025 - DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ (Göynük Gazetesi)

  DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ ...