MUHASEBE YAPMAK İYİDİR
Merhabalar
değerli okurlar. Ufak bir muhasebe yaptım, yaklaşık 5 günde bir bir köşe yazısı
kaleme alarak sizlerle fikir dünyamı paylaşmışım. Başka bir ifade ile bir
tanesi henüz yayımlanmamış olmak kaydıyla 28 köşe yazısı demek bu
(Yayımlanmamış olan yazım, gazetemizin 4üncü basılı versiyonu olan 28 Şubat
sayımızda yayımlanacak). Kimi zaman rutin gündeme dair, kimi zaman hiç
anımsamak bile istemeyeceğimiz ama unutulmaması da gereken mevzular hakkında
yazmışım. Bazen özel ilgi alanım olan Türk Dili’nin zenginlikleri üzerine
deneme yapmak olmuş klavyenin başına geçeme amacım bazen de geçmişten gelip
üzerime yüklenen bazı tecrübeleri paylaşmak… Klasik mevzudur; yazar, ses
sanatçısı, film yönetmeni vb meslek gruplarında eserler veren insanlara
sorarlar ya “En sevdiğiniz kitabınız hangisi?” ya da “En beğendiğiniz
şarkınızın hangisi olduğunu izleyicilerimizle paylaşır mısınız?” vs diye,
bu sorulara muhatap olanlardan ne eksiğim var diyerek vereceğim cevap ekserinin
vereceği gibi olacaktır: Ayırt
edemem, hepsi benim evladım gibi!.. Allah var, en rahat ve en severek
yazdığım gazete de Göynük Gazetesi’dir diyebilirim. “Tabii ya! Şu anda
yazdığın gazete olduğu için toz kondurmazsın değil mi?” diye düşünenler
olacaktır. Açık ve net söyleyeyim ki bu türden menfî düşünceler zerre kadar
etkilemeyecektir beni, çünkü ben kendimi bilirim.
Muhasebemize
dönecek olursak iki köşe yazısı arasında verdiğim en uzun ara 9 gün olmuş. Bir
sebebi vardır muhtemelen. Ya da belki ruhum geride kaldığı için onu
beklemişimdir kim bilir!
Bir
Kızılderili öyküsüdür; birkaç Kızılderili at üstünde gitmektedir.
Genelde at üstünde seyahat halinde ve hep bir kavga gürültünün içinde olmaları
nedeniyle onların Türk olduğu kanısına kapılmışımdır daima! Neyse, bu başka bir
yazının konusu olabilir, asıl konumuzu dağıtmayalım. Bir gün yanlarında birkaç
soluk benizli olduğu halde saatler belki de günler boyu dere tepe düz
giderlerken, hem kendilerini hem de çatlamak üzere olan atları dinlendirmek
üzere mola verirler. Soluk benizliler birkaç saatlik dinlenmenin ardından “de
haydi gidek” moduna geçerler ama Kızılderili soydaşlarımız (!) oralı
değildir. Soluk benizlilerden biri, aarkadaşlarının ufak ufak söylenmelerini iletmek
üzere şefe sorar: “Pardon sayın şefim, niye bekleyip durduğumuzla ilgili
doyurucu bir açıklama bekliyor da arkadaşlarım, acaba bir yanıtınız olacak mı?” Şef Titrekmanda ağır ağır döner soluk
benizliye ve der ki: “Çok hızlı gittik. Ruhlarımız biraz geride kaldı.
Onların bize yetişmesini bekliyoruz…” Benim de iki yazı arasında, kendi
ortalamamın bir hayli üzerinde bir süre beklememin sebebi hızlı gittiğim için
geride kalan ruhumun yetişmesidir, kim bilir.
Kızılderili
deyince bir ufak hikâye daha geldi aklıma. Onu da paylaşmak isterim sizlerle.
ABD’nin ve hatta dünyanın finans merkezi olan Wall Street’te çalışan
birkaç broker öğle yemeği için dışarı çıkmışlar. Gürültü patırtı ve toz kir
içindeki New York caddelerinde helal bir hot dogcu ararken
içlerinden Kızılderili kökenli olan “Bi’ dakka durun beyler! Baksanıza
ibibik kuşu sesi var. Duymuyor musunuz?” diye seslenmiş arkadaşlarına.
Arkadaşları “Ya bırak şimdi Johnny Titrekmanda (ilk hikayedeki şefin 4.
Göbekten torunuymuş o kuş sesi duyan broker). Bu kalabalıkta, gürültüde ner’den
duydun tanrı aşkına ibibik sesini?” diye hafiften kafa bulmuşlar onunla.
Johnny ise hemen sesin kaynağını bulmak üzere ara sokaklardan birine dalmış ve
çöp konteynerlerinin yanında bağırarak çırpınan ibibik kuşunu bulmuş. Diğerleri
çok şaşırmışlar. Johnny kuşu kurtarıp salıvermiş göğe. “Bakın biraderler”
demiş cebinden bir çeyreklik çıkararak. “Şimdi bu çeyrekliği yere atacağım.
Neler olacak göreceksiniz” Çeyreklik dediği de aşağı yukarı 10 Lira
civarı bir para bugünkü kur ile. Neyse atmış çeyrekliği yere. Caddedeki
insanların neredeyse hepsi durup yerlere bakmış, acaba benden mi düştü diye. “Gördünüz
mü?” demiş Johnny Titrekmanda arkadaşlarına, “Herkes paranın
kendisinden düştüğünü sandı onca gürültü içinde. Herkes ilgilendiği şey neyse
onu duyar bu hayatta” demiş ve 42. Caddedeki George ustanın hot dog
tezgahında son derece sağlıklı (!) bir öğlen kayıntısı yapmışlar.
Aslında
son birkaç gündür Bolu Dağı Tünelinin hemen çıkışındaki durak yeri olan Highway
AVM’deki meydan savaşlarını ya da ilçemizdeki Zincirli Kayalar
mevkiinde yer alan meskenlerin güvenlik nedeni ile acil tahliyesi kararını
yazmayı düşündüm de… Bana yetişmek için tabana kuvvet yürüyen gerideki ruhum “Olm
dur hele ya! Bi’ yol dinlen oh çocuğum!” dediği için bu konularda yazmayı
başka bahara bıraktım yüksek müsaadelerinizle.
Sürç-ü
lisan ettimse affola. Sevgi dolu günler diliyorum tüm okurlarımıza.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder