GÖRMEZDEN
GELİNEN GERÇEKLER
Kırsalda
jandarma, şehirlerde polis... Kolluk kuvveti dendiğinde bazen asık suratlı,
bazen de sert ve mesafeli yüzler canlanır zihnimizde. Oysa mesleğini rahmetli Fethi
Sekin gibi canı pahasına yapan binlerce polisimiz var bu ülkede. Birkaç
olumsuz örnek, bu kadim ve kutsal görevi lekeleyemez. Ama son zamanlarda, ne
yazık ki neredeyse hiç konuşulmayan bir gerçek var karşımızda: Polis
intiharları...
Peş
peşe gelen bu acı olaylar, sadece “vaka” olarak kayıtlara geçiyor belki
ama her biri, sessiz bir çığlığın yankısı aslında. Üniformasının içine sıkışmış
hisseden bir insanın, çareyi sessizce gitmekte bulduğu bir haykırış...
Duyulmuyor. Duyurulmuyor. Ama gökyüzünde bir işaret fişeği gibi parlıyor her
biri.
Çünkü
polislik, sadece trafik çevirmesi yapmak, kavşakta bayram nöbeti tutmak ya da
siyasetçiye eskortluk etmek değildir. Bu görevde; gece gündüz süren nöbetler,
evden uzak geçen aylar, insani sınırları zorlayan mesai saatleri vardır. “Sen
benim kim olduğumu biliyor musun?” cümlesine sabırla karşılık vermek,
vicdanını bastırarak soğukkanlı kalmak zorundalığı vardır.
Evet,
bu yazı neşeli değil. Ama bazen neşeden önce vicdan gerekir.
Göynük
gibi küçük ve huzurlu bir ilçede bile görev yapan polis arkadaşlarımızın bile gözlerinde
yorgunluğu görebilirsiniz. Büyük şehirdeki meslektaşlarını düşündükçe “iyi
ki buradayım” demeye çalışırlar belki. Ama insanın yükü sadece bulunduğu
coğrafyada taşınmaz ki…
Sistemin,
görevin, toplumun hatta bazen meslektaşların bile bastırdığı duygular… Sırtı
sıvazlanmadan, içten bir “Nasılsın komiserim?” denmeden, bu kırılgan
yapılar nasıl ayakta kalabilir?
Her
polis intiharı, sadece bir bireyin kaybı değil; tüm kurumların ve toplumun
aynaya bakması gereken bir uyarıdır. Emniyet teşkilatı, istisnasız her
mensubuna psikolojik destek sunmak zorundadır. Çünkü polisler, sürekli
sorunlarla ve sorunlu insanlarla muhatap olur. Tıpkı bizler gibi onlar da etten
kemikten ve bir ruhtan ibarettir. Bu yüzden ruhsal desteğe ihtiyaç duymaları
çok doğaldır. Aynı zamanda daha insani mesai saatleri sağlanmalı, mobbing
gibi sorunlarla da mücadele edilmelidir.
Biz
vatandaşlara da bir görev düşüyor: Sadece başımız sıkışınca değil, her zaman
polisimizin yanında durmak. Onların fedakârlığını yalnızca kriz anlarında
değil, her daim fark etmek, göstermek…
Aksi
hâlde bu acı haberlerin sayısı artar ve biz devekuşu gibi kafamızı kuma gömmeye
devam ederiz.
Yazarın
Notu : Bu yazı, herhangi bir kurumu hedef alma
amacı taşımamaktadır. Amaç; toplumun güvenliğini sağlayan, aynı zamanda büyük
bir psikolojik yük taşıyan polislerimizin yaşadığı görünmeyen sorunlara dikkat
çekmek ve kamuoyunda bir farkındalık oluşturmaktır. Her can kıymetlidir; hele
ki böyle dramatik bir biçimde yitip gidenler, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder