11 Şubat 2009 Çarşamba

012.05/10/2007 Sinopsis

Hepinize sevgi dolu bir merhaba! Bu hafta üzerinde konuşacağımız ilk film Woody Allen imzalı Match Point (Maç Sayısı) (imdb puanı: 7,8). Yönetmen Allen’in neredeyse tüm filmlerinde atmosfer olarak kullandığı New York’un dışını, hem de epeyce dışını, Britanya’yı mekân olarak kullandığını görüyoruz bu filmde. İlginçtir Woody Allen’in kameranın hem önünde hem de arkasında yer almadığı filmlerinden biri Maç Sayısı. Jonathan Rhys Meyers, Scarlett Johansson, Emily Mortimer gibi genç kuşak oyunculara şans tanıyan usta yönetmenin, sınıfsal ayrımın sadece teorik değil, etiyle kemiğiyle canlı yaşandığı İngiliz toplumunu filmin orta yerine koyması aslında tesadüften ibaret bir durum değil. Eski tenis oyuncusu Chris Wilton (Jonathan Rhys Meyers), tenis kulübündeki öğrencisi Tom’un (Matthew Goode) dikkatini çeker ve Tom Chris’i ailesi ile tanıştırır. Yakışıklı tenis öğretmeni, Tom’un kızkardeşi Chloe’nin (Emiliy Mortimer) kalbini çalar, ancak Tom’un nişanlısı olan Nola (Scarlett Johansson)’dan da ilgisini esirgemez. Derken Chris, Chloe ile evlenerek sınıf atlar. Buna rağmen Nola ile olan yasak ilişkisine de devam eder. Zaman geçtikçe Chris’in aşk ile para arasında kalarak ikileme düştüğünü görürüz. Nola’nın kaprisleri ve eşinden boşanması yönündeki baskısı ile genç adam tam bir yol ayrımına gelir. Ve sonunda Chris’in sınıfsal pozisyonunu korumak uğruna, birçok şeyi acımasızca yakıp yıktığına şahit oluruz. İki saatlik devasa boyutu ile filmi izlediğinizde sarsıldığınızı hissediyorsunuz. Yönetmen Woody Allen’in; mizahta uzak, uzun ve başrolde olmadığı, böylece birçok ilke imza attığı bu önemli film, hırslı ve gözükara bir insanın, bu hasletler ile elde ettiklerini koruma uğruna ne denli umulmadık manevralar yapabileceğinin bir tür manifestosu aslında. Özellikle Chris Wilton rolünde izlediğimiz Jonathan Rhys Meyers’in üstün performansı ile film, gerçekçilik kazanıyor. Bu arada Meyers’i şu sıralar cnbc-e kanalında The Tudor adlı dizide de başrolde izleyebileceğinizi de belirtelim. Bir Woody Allen hayranı olmayışıma rağmen, DVD’si Palermo Film’den çıkan Maç Sayısı’nı izlemenizi hararetle tavsiye ediyorum.
Üzerinde konuşacağımız bir diğer film ise Alman sinemasından bir özeleştiri sayılabilecek Downfall (Çöküş) (imdb puanı: 8,5). Özeleştiri kelimesinden de anlayacağınız üzere film bir Adolf Hitler çeşitlemesi. Oliver Hirschbiegel’in yönettiği filmin başrolünde, Hitler rolünde, izlediğimiz Bruno Ganz’ın muhteşem bir performans gösterdiğini söylemek isterim. İkinci Dünya Savaşı’nı arka plan görüntüsü olarak sunan filmde, savaşın son dönemlerine, dolayısıyla Hitler’in son zamanlarına büyüteç tutuluyor. Bruno Ganz o denli gerçekçi bir portre çiziyor ki, Diktatör’ün akıl sağlığının yanı sıra, Parkinson hastalığından dolayı vücut sağlığının da son derece bozuk olduğu izleyici tarafından rahatça anlaşılıyor. Dışarıda binlerce insanın; akıl sağlığı tartışmalı bir diktatörün, yeni bir Büyük İskender olma hayalini gerçeğe dönüştürme hırsı uğruna ölmesine rağmen, Hitler’in sevgilisi Eva Braun’un (Juliane Köhler) sığınaklarda bir avuç mutlu azınlığa partiler vermesi, yönetmen Hirschbiegel tarafından son derece çarpıcı bir dille izleyiciye aktarılıyor. Demokratik bir seçim sonucu iktidara gelen ve adım adım diktatöre dönüşen Adolf Hitler’in yaşadıklarını açıklıkla anlattığı Mein Kampf (Kavgam) adlı kitabı, ülkemizde en çok satan kitaplar listesinde aylarca bir numarada kalarak gündemi epeyce meşgul etmiş, küçük çapta uluslararası krizlerin oluşmasına yol açmıştı anımsayacaksınız. Kahraman Amerikalı ve İngilizler, tu kaka Almanlar tarzı klasik Hollywood bakış açısı ile kotarılmış bir yığın piyasa işi İkinci Dünya Savaşı filminin ardından, Oliver Hirschbiegel imzalı bu özeleştirinin, bu denli cesur bir dille izleyiciye sunulması, izleyicinin gözünde Alman sinemasını bir derece daha yükseltiyor.
Son filmimiz ise 1988 yılı yapımı bir Tim Burton yönetimi olan BeetleJuice (Beter Böcek) (imdb puanı: 7,2). Alec Baldwin, Geena Davis, Michael Keaton ve yeniyetme dönemlerinde Winona Ryder filmin başrollerinde oynuyor. Film aslında aşırı dercede fantastik bir öyküyü anlatıyor. Trafik kazasında ölen Adam ve Barbara Maitland çiftinin ruhlarının, yeni satın aldıkları evde hapis kalması ile başlayan olaylar, çiftin evin yeni sahiplerini evden kaçırtma planlarının başarısız olması ve Beter Böcek (Michael Keaton)’ten yardım istemesi ile başka bir boyuta taşınıyor. Rahat durmayan Beter Böcek ortalığı karıştırıyor, ortaya da kimi sahnelerinde neşeli, kimi sahnelerinde ise kara bir komedi çıkıyor. Yönetmen Tim Burton’u Batman ve Batman Returns adlı ilk iki yarasa adam filminden ve Mars Attacks adlı karizmatik, bir o kadar da absürd komedi maceradan anımsayacaksınız. Michael Keaton’un usta işi oyunculuğuna dikkat diyor ve haftaya Cuma buluşuncaya değin mutlu ve sağlıklı günler diliyorum.

Hiç yorum yok:

161 - 25.09.2025 - DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ (Göynük Gazetesi)

  DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ ...