Böcük
Selam ve sevgiler sunuyorum
değerli okuyucularım. Ülkemizde gündem o denli hızlı değişiyor ki, maazallah
ciddiyetle takip etmeye çalışanın başını fırıl fırıl döndürecek cinsten bir hız
bu… An itibarıyla en son değişim, Başbakan’ın ofisinin böcek diye tabir edilen
elektronik cihazlarla dinlenildiği ya da dinletildiği iddiasıydı. En azından
ben bu satırları yazarken öyleydi. Siz okurken gündem neye evrilir bilmem…
Hafta başında Belediye
Başkanımız Sayın Alaaddin Yılmaz da makam odasında böcek bulunduğunu ifşa
edenlere katıldı. Var mıdır yok mudur, varsa gerçek midir değilse can sıkmak,
ürkütmek için konulan “fake” yani sahte bir şey midir o ayrı bir tartışma
konusu. Ama bildiğim bir şey var ki Alaaddin Bey’in ya da Tayyip Bey’in odasına
kadar sızabilme yeteneği olan kişi ya da kişilerin, börtü böcekle
uğraşmalarının saçma olduğu. Adına “cep telefonu” dediğimiz şu gâvur icadı
nesneler, böcekten daha iyi bir dinleyicidir, orası kesin. Öyle olmasaydı eğer
ABD’nin en önemli ve CIA’dan daha gizli ajansı diyebileceğimiz NSA, dünyadaki
tüm telefon ve SMS trafiğini denetleyip kaydetme işiyle uğraşmazdı. ECHELON
adındaki uyduyu kullanarak yapılan bu casusluk operasyonu ile insanların en
mahrem durumları bile kayıt altına alınmakta. Dolayısıyla böcek ilaçlama
servislerini aramaya gerek olmadığı kanaatindeyim. İşin ilginç yanı, “beni de
dinliyorlar” diyecek onlarca kişinin sıraya girecek olması bence.
Gündem kadar hızlı bir diğer
şey de kişi, olay ya da kavramların içinin boşaltılma hızı. Geçtiğimiz günlerde
okuduğum bir habere göre Çanakkale’de artık rehberler Seyit Onbaşı’yı
anlatmayacakmış. Hatırlatmak gerekirse; Seyit Onbaşı (Seyit Ali Çabuk –
1889-1939) Topçu Eri olarak Mecidiye Tabyası’nda görevli bir Osmanlı Askeriydi.
Topa mermi süren ray mekanizmasının hasar görmesi sonucu 275 kilogramlık top
mermilerini sırtında taşıyarak Fransız zırhlı gemisi Bouvet’e ağır hasar
verdirmiş, asil bir vatan evladıdır Seyit Onbaşı. Şimdi ise Gelibolu Yarımadası
Milli Parkı Müdürlüğü’nün çıkardığı rehberden bu kahraman vatan evladının adı
ve yaşadığı olay çıkarılıyor. Gerekçesi de; Mecidiye Tabyası’nda o gemiye
ulaşabilecek topun olmadığı iddiası ve gemiyi batıran merminin nereden
geldiğinin belli olmaması!.. Bu fikri de kerameti kendinden menkul bazı
“hoca”ların ders notlarına dayandırıyorlar. Önceki yıllarda da Fatih’in
İstanbul’u fethi sırasında gemileri karadan yürütmediği, böyle birşeyin mantığa
aykırı olduğu iddia edilmişti bazı aymazlarca. Bazı şeyler maddesel kanunlarla,
akıl ve mantıkla değil fizikötesi ile, insanüstü çabayla açıklanır. Fatih’in
gemileri karadan yürüterek Haliç’e indirmesi gibi, Seyit Ali’nin akla sığmaz
şekilde 275 kiloluk mermiyi, hem de üç defa kaldırması gibi… “Böyle bir şey
yoktur” diye kestirip atan tiplemeler de aslında yaşadıklarını iddia ediyor ama
aslında yaşamıyorlar bence. Yok hükmündeler benim gözümde…
Sevgi ve selamlarımla iyi
haftalar, mutlu yıllar diliyorum değerli okurlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder