Boluspor Üzerine
Polemik konusu olsun istemem de Serhat Güller beyefendi’nin Boluspor’a birkaç gömlek küçük geldiği iddia edilmiş. Kesinlikle katılmıyorum. Dışarıdan bakan bir göz olarak bence Boluspor için en doğru adamdır Serhat Güller. Genç teknik adamların Boluspor gibi “gizli kalmış” efsanelerde pişeceğine ve kendini geliştireceğine inanmışımdır daima. Başarıya ve kendini ispatlamaya odaklanmış bir yetkili, ufak tefek hatalar da yapsa sonuçta başarıyı getirecektir. Hem kendisi için, hem de başında bulunduğu takım için… Kaldı ki Serhat Hoca iki sezondur, doğrularıyla yanlışlarıyla, Boluspor’umuzu play-off’a sokma başarısını göstermiş biri ve bu bile ona saygı gösterilmesi için yeterli bir ölçüt kanımca. Başkan Necip Çarıkçı’nın ısrarla Serhat Hoca’yı takımın başında tutması da, istikrar denen ve pek önem verilmeyen bir olguya hakkının verilmesi bağlamında, son derece isabetli bir karar. Başarı öyle iki günde kucağınızda bulabileceğiniz bir şey değil. Bir de Boluspor tarafından bakılırsa, Serhat Hoca’yı tenzih ederek söylüyorum, kimi getirecekti ki yönetim takımın başına, Frank Rijkaard’ı mı?! Ayrıca Serhat Hocanın “ders alması” gereken son adam Fatih Terim’dir bana göre. Anlamıyorum, bu insanlar ne buluyor Fatih Terim’de? Fatih Terim’in soyunma odasındaki görüntülerinden alınabilecek tek ders “gaz vermenin incelikleri” dersidir ki o dersi almak için Futbol Federasyonu’nun Terim’e ayda 260bin TL üste para veriyor olması ayrı bir faciadır. “Yürrü aslanım, koççum benim, sen aslansın, kaplansın” tarzı geyiklerle maç alınması geçmişte kalmış bir usul. Ve sanırım Terim örneğinde biraz da pahalı!!!
Katıldığım bir sohbet ortamında yerel medyamızdan bir yetkilinin “Boluspor Bolu’yu tanıtmada çok önemli bir markadır” şeklinde beyan ettiği görüşe katıldığımı, ancak Süper Lig’de başarı ve devamlılık için bazı politikacıların çok önemli olduğu yönündeki ifadesini ise doğru bulmadığımı söylemeliyim. Belli bir hedef için kişileri ön şart haline dönüştürürseniz, orada ancak bir bağımlılıktan bahsedebilirsiniz. Duvara dayanma yıkılır, insana dayanma ölür… Kişilere değil kurumsallaşma kültürüne dayandırıldığında hedeflere ulaşmak ve seviyeyi istikrarlı şekilde yukarılarda tutmak görece olarak daha kolaydır. Evet, Boluspor Bolu’nun tanıtımında en önemli enstrümanlardan biridir. Ve evet Boluspor Süper Lige çıktığında başarılı ve kalıcı olacaktır. Yetmişli ve seksenli yıllarda fırtına gibi esen Boluspor, daha nice “Rıdvan Dilmen”leri, nice “Sercan Görgülü”leri ve nice “Mehmet Başaygün”leri Türk Futbolu’na armağan edecektir. Bolu’da ve Boluspor’da bu potansiyel var…
Bu haftalık ta bu kadar… Her zaman olduğu gibi bu hafta da yazılarımı internetteki kişisel blogum’dan, karakayatansel.blogspot.com adresinden de okuyabileceğinizi bir kez daha hatırlatıyor, hepinize sağlık, mutluluk ve aşk dolu günler diliyorum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder