29 Nisan 2009 Çarşamba

022.30.04.2009.Eyüpsultan’da Sabah - II

Eyüpsultan’da Sabah - II

Merhabalar değerli okuyucularım. Geçen hafta kaleme aldığım “Eyüpsultan’da Sabah” başlıklı yazım, beklediğimden fazla ilgi çekince, hani deyim yerinde ise “yoğun istek üzerine”, bu haftanın yazısını da gezinin geri kalanına ayırmayı uygun gördüm.

Eyüpsultan Camii ve Panorama 1453 Müzesinin ardından, çocukluğumdan bu yana ziyaret imkânı bulamadığım Topkapı Sarayı Müzesine doğru yola çıktık. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yeni ve ilginç uygulaması çerçevesinde gişelerden satışı yapılan Müze Kart’larımızı 20şer Lira karşılığında satın aldık. Kartların özelliği, bir yıl boyunca Türkiye’deki tüm müze ve ören yerlerine ücretsiz giriş hakkı veriyor olması. Kartların üzerine fotoğraflarınız da basılıyor iki dakika içinde. Teknolojik de bir şey yani. Satın aldığımız “Müze Kart”larımızla manyetik turnikelerden giriş yaptık. Yabancı turistlerin de giriş yaptığı turnikelerin başında, İngilizce bilen bir görevli bulundurulmaması bazı sıkıntılara yol açıyor, buna şahit olduk. Aslında güvenlik görevlilerinin neredeyse hiçbirinin İngilizce ve Halkla İlişkiler bilgisi olmaması, çok olumsuz bir nokta olarak göze çarpıyor. Müzenin bazı bölümlerinde (Kutsal Emanetler ve Hazine dairelerinde örneğin) fotoğraf çekmek, kamera kaydı yapmak yasaklanmış. Buraya kadar normal... Normal olmayan ise güvenlik görevlilerinin yabancı konukları uyarmadaki beceriksizliği ve düzeysizliği… Hani kimi insanlar, bağıra bağıra bir şeyler söylediklerinde yabancıların anlatmak istediklerini anlayacağı yanılgısına düşerler ya; Topkapı Sarayı Müzesindeki güvenlik görevlilerinin tamamına yakın çoğunluğu bu düşüncedeydi. Hatta esmer bir güvenlik görevlisinin, Kutsal Emanetler dairesini ziyaret ettiğimiz sırada, bilerek ya da bilmeyerek fotoğraf çeken bir yabancı konuğu “haşlaması” ve kadıncağızın ne denli berbat hissettiğini belli eder yüz ifadesi hiç hoş değildi. Aslında ne desem bu “güvenlikçi”nin tavrını tam olarak anlatmaya muvaffak olamam. Müzenin Başkanı olan ve ülkemizin yetiştirdiği ender bilim insanlarından, tarih uzmanı İlber Ortaylı’nın bu konuda bazı adımlar atması şart.

İstanbul’un Fatih Sultan Mehmed tarafından fethedilmesinin ardından inşa edilmeye başlanan ve 1478’de tamamlanan Topkapı Sarayı, Osmanlı döneminde 700bin metrekarelik alana ve 5 kilometreyi aşan surlara sahipken, günümüzde 80bin metrekarelik bir alana sıkışmış vaziyette.

Gezinti yaptığımız bölümler içerisinde en çok Kutsal Emanetler Dairesi ilgimi çekerken, Hazine dairesi çok ilgi çekici gelmedi açıkçası bana. Dünyanın en büyük tek parça elması olan Kaşıkçı Elması hariç tabii… Neden paha biçilemez olduğunu, elmas ile karşı karşıya geldiğinizde anlıyorsunuz. Müthiş parıltısı ile sergilendiği odanın neredeyse tamamını aydınlatmaya yetiyor. Büyük çoğunluğu Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethinden sonra İstanbul’a getirilen ve aralarında Peygamberimiz’in kişisel bazı eşyaları ile İslam büyüklerine ait kişisel eşyalardan oluşan Kutsal Emanetlerin sergilendiği bölümde 7 gün 24 saat Kuran-ı Kerim okunuyor. Padişahların giysilerinin sergilendiği bölümde ise, kılık kıyafetin yüzyıllar içinde nasıl bir değişim içinde olduğuna bizzat şahit oluyorsunuz. Kaftandan pantolon-ceket’e uzanan bir yelpazedeki giysileri incelerken, “bunları da bir zamanlar birileri giymiş” düşüncesi, tarihin elle tutulur yönünü ortaya koyuyor. İstanbul’a gidildiğinde alışverişten farklı bir şeyler de yapılmalı ve Topkapı Sarayı Müzesi başta olmak kaydı ile tarihsel değeri olan mekânlar kesinlikle ziyaret edilmeli. Zira her yanından tarih fışkıran İstanbul yalnızca Akmerkez’den, Beyoğlu İstiklal Caddesi’nden, ya da Nişantaşı’ndan ibaret değil…

Uzun lafın kısası; bu İstanbul gezisinin tadı damağımızda kaldı. Geziden arta kalan tek üzüntümüz, sevgili ağabeyimiz Hakan Özkan’ın yaptığı video çekimlerinin teknik bir aksaklığa kurban gitmesi oldu. Kendisini teselli etmeye çalıştık elbette, ancak elimizden teknolojiyi tel’in etmekten başka bir şey gelmedi maalesef.

Bu haftalık bu kadar… Yazılarımı internetteki kişisel blogum olan karakayatansel.blogspot.com adresinden de okuyabileceğinizi tekrar hatırlatıyor, hepinize sağlık, mutluluk ve muhabbetler sunuyorum değerli okuyucularım.

Hiç yorum yok:

161 - 25.09.2025 - DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ (Göynük Gazetesi)

  DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ ...