Formula 1 Türkiye Yarışı
En samimi duygularımla sevgiler sunuyorum değerli okurlar. Bu haftaki konumuz, başlıktan da anlaşıldığı üzere 2009 Formula 1 Türkiye Yarışı…
2005 yılında tamamlanarak dünyanın en önemli motorspor organizasyonu olan Formula 1’in yarış takvimine dâhil olan İstanbul Park yarış pisti, bu yıl beşinci kez büyük yarışa ev sahipliği yaptı. 2005’ten bu yana gitgide düşen seyirci sayısı tersine bir zirve yaparak bu yıl 32 binde kaldı. Gerçi yarışın organizatörlerine göre “süper bir doluluk oranı” yakalansa da (!), yarışın ilk kez düzenlendiği 2005 yılında çekilen 200 bin seyirciye nazaran 32 bin kişi nasıl bir “süper doluluk oranı” oluyor onu anlamak güç. Aranızda anımsayanlar olabilir; pistin inşa süreci zaten fazlası ile sancılı olmuştu. Ünlü tasarımcı Hermann Tilke’ye anahtar teslimi bir proje için ihale edilen iş, “fazla pahalıya maloluyor” gerekçesi ile henüz proje düzeyindeyken Tilke’nin elinden alınınca, pistin inşa süreci İstanbul Ticaret Odası’nca (İTO) tamamlanmıştı. Tasarımcı Tilke’nin tamamını 120 milyon Amerikan Doları’na bitirmeyi taahhüt ettiği pist, İTO tarafından sözde 40 milyon Dolar’a tamamlanacakken, bütçe proje bedeli hariç 160 milyon Dolar’ı aşmış ve dönemin İTO Başkanı Mehmet Yıldırım’ın muhteşem kazığı olarak Türk Tarihi’nde yerini almıştı. Hatta baştaki 40 Milyon Dolar’lık taahhüt o denli tatlı gelmişti ki, kendi ülkelerinde bir Formula pisti inşa etmeyi düşünen Ruslar İTO’ya teklifte bulunmuş, ortaya çıkan tuzlu bedelden sonra “biz sizi ararız” moduna geçmek zorunda kalmışlardı. İşin ticari başarısızlık boyutu bununla da kalmamış, pisti işletecek bir babayiğit bulunamayınca, Formula 1’in tüm ticari haklarını elinde bulunduran multimilyarder Bernie Ecclestone’a adeta altın tepsi içinde sunulmuştu İstanbul Park. Bernie efendi, “hayatının en kötü anlaşması” olarak nitelese de İstanbul Park Pisti İşletmeciliği, aslında karlı bir iş. Asgari ücretin 600 küsur Lira olduğu bir ülkede 750 Liraya bilet satmak bir adamın hayatının en kötü anlaşması ise, en iyi anlaşmasının şartlarını öğrenmeyi çok isterim doğrusu! Bu yılki fiyasko, boş kalan tribünlerin brandalarla örtülmesinden, yayımcı kuruluş olan FOM’dan (Formula One Management) rica minnet seyircileri göstermemelerini istemeye kadar uzanan geniş bir yelpazedeydi. Hatta bazı kameraların boş tribünleri göstermeme adına kaldırıldığı bile iddia edildi.
2005 öncesinde, yine bir Bernie Ecclestone alamet-i farikası olan FOM ile 7 yıllık bir anlaşma yapılmış, hatta dönemin Başbakanı merhum Bülent Ecevit’in de onayı ile yıllık 14 milyon Dolarlık bir taahhütte bulunulmuştu. 2010 ve eğer yapılabilirse 2011 yarışları ile pistin 7 yıllık bu anlaşması sona eriyor. “Yapılabilirse” diyorum, zira geride kalan beş yıllık dönemde pistin toplayabildiği seyirci adedindeki geometrik düşüş aynı oranda sürerse, yarışı yalnızca pistteki hakemler ve katılımcı yarış takımlarının personeli yerinde izleyebilmiş olacak!!! Tabii bu işten bir tek Bernie kârlı çıkmıyor. Ekmek arası köfte ve ayrana 75 TL fiyat biçen seyyar satıcılar da en az Bernie kadar ticaret erbabı olduklarını ispatladılar! Bir de pistin güvenliğini sağlayan Jandarma’nın sert tutumu ile otopark alanlarının yetersizliği eklenince, dünyanın en iyi pilotlarını ve en hızlı otomobillerini yerinde izlemeye gelen bir avuç izleyici için işkence gibi bir periyod oldu geçen hafta sonu. Görüldü ki Formula 1 Türkiye yarışına Petrol Ofisi ve Jan Nahum gerekiyor. Özellikle “deli dahi” namıyla anılan ve bu topraklardan yetişen en başarılı işadamlarından olan Jan Nahum’un atak pazarlama ve tanıtım stratejisine bu yıl daha bir fazla ihtiyaç hissedildi. Yarış sonunda aklıda kalan magazinel bilgi ise, ödül töreninin ardından podyumu terk etmede aceleci davranmayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, patlatılan ve fışkırtılan şampanyalardan nasibini alması oldu. Arınç daha sonra kendisine yöneltilen bir soruya atfen, podyumda şampanya sıçrayan takım elbisesini kuru temizlemeye gönderdiğini belirtti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder