Fütüristik
Bakış
Selam ve saygılarımı sunuyorum
değerli okurlar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’u
partisine davet etmesi ile başlayan süreçte, Bolu’da da siyaset mevsim normallerine
göre bir hayli hareketlendi. Bu süreçte sevgili ağabeyimiz Mustafa Cop’un sosyal medyada yönelttiği bir soru, bu yazının
kaleme alınmasında ilham kaynağı oldu. Soru özetle şuydu: Fütüristlere göre üç yıl sonra
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı, Abdullah Gül Başbakan, Ana Muhalefet Lideri
Mustafa Sarıgül, Belediye Başkanımız Alaaddin Yılmaz ve Milletvekilimiz (ya da
vekillerimizden biri) Abdullah Uzun’muş. Siz ne dersiniz? Sosyal medyada
kendisine verdiğim cevabı sizlerle de paylaşmak isterim.
Abdullah Gül’le başlamak isterim. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün Çankaya sonrası aktif siyasette yer alacağını sanmıyorum kendi
adıma. Kaldı ki kendisi de bu yönde bir düşüncesi olmadığını birkaç defa
kamuoyu ile paylaşmıştı. Siyasetçiler ve sokaktaki vatandaş nezdinde Çankaya’dan
aktif siyasete dönüş, “tenzil-i rütbe”
gibi algılanır genelde. Bu algıyı rahmetli
Özal yıkmaya niyetliydi. Ömrü vefa etseydi ANAP gibi sıfırdan bir parti kurup başına geçmek ve yeniden aktif
siyaset içinde yer almak arzusundaydı, ancak maalesef ömrü vefa etmedi.
Tayyip Bey’in de Başkanlık
Sistemi gelmeden (ya da Başkanlık Sistemi’ni getirmeden) Çankaya’ya
çıkacağına ihtimal vermiyorum. Zira bir aksiyon adamı olan Erdoğan, siyasetteki
kaba tabirle “Çankaya Noterliği”ni
sindiremeyecektir. Genel algı “Tayyip Bey Çankaya’ya Numan Bey Başbakanlığa”
olsa da Başbakan’ın amacının bu türden bir Putin
– Medvedev gelgiti oluşturmak değil, tam tersine kendisinden sonra güçlenme
olasılığı yüksek bir siyasi hareketi ve onun liderini kurduğu partinin
potasında eritmek olduğu derinlemesine tahlil edilmesi gereken bir hamledir.
Belediye Başkanlığı’na gelirsek; benim şahsi
kanaatim Alaaddin Yılmaz’ın bir
dönem daha bu görevde devam etme olasılığı %50’dir
bence. Zira Başkan’ın kamuoyunda yarattığı sevilme
/ nefret edilme oranı amiyane tabirle “fifty / fifty”… Kendi partilileri
dahil! Bu bağlamda Alaaddin Bey göreve devam etse de görevden ayrılsa da bugün
sergilediği icraatlarının sonuçları bir 10 yıl sonra anlaşılabilecek diye
düşünüyorum. Yeri gelmişken söyleyeyim; kamuoyundan alacağı tepkiye rağmen
altyapıya bu denli eğilebilmek de cesaret işidir.
Gelelim Abdullah Uzun’a… AK – HAS
birleşmesi sonrasında Ak Parti İl
Başkanı olması hususunda şimdiden pazarlıkların döndüğü bir ortamda Uzun’un
çok fazla “yerel” kalması uzak
olasılık gibi geliyor bana. “Ankara’nın yolları taştan” türküsü
çığırarak Bolumuz’u temsil etmeye soyunacaktır. Bir dönem sonrasında onu da
Meclis kürsüsünden “Devletin varlığı ve
bağımsızlığını…” diye başlayan yemini ederken görebiliriz.
Son olarak Sarıgül… Baykal döneminden bu yana CHP’nin gölge genel başkanı gibi algılandığı kesin. Dünya görüşleri
birbirine zıt olsa da Tayyip Bey’deki lider
karizması Sarıgül’de de var. Nadasa bıraktığı “Türkiye Değişim Hareketi”ni yapılandırması ve 2002’deki Ak Parti gibi
sıfırdan siyaset arenasında boy göstermesi de bir seçenek gibi görünse de ben, toplumda
antipatik algısı olan CHP’yi karizması ile kitlelere açabileceğini düşünüyorum.
CHP tabanının bir seçim kaybına daha tahammülü olmadığına inanıyorum. Aksi bir
durumda Kılıçdaroğlu’nun Genel
Başkalığı tartışmaya açık hale gelecektir. Yeri gelmişken belirtmeden
geçemeyeceğim. Artık CHP’nin “kurultaylar
partisi” imajından bir an önce kurtulması gerektiğini düşünüyorum. Ak Parti
Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu açılımları üzerinde
çalışırken, CHP bilmiyorum kaçıncı Kurultayını düzenliyordu.
Bekleyelim görelim diyor ve
hepinize iyi haftalar diliyorum değerli okurlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder