KISA KISA…
Kayak
sezonunun kapanmasına kısa bir süre kala, kayası gelen bir “iş insanı”
helikopter ile Kartalkaya’ya gelmiş. Hoş gelmiş sefa gelmiş de bu ne bohemlik,
bu ne görgü noksanlığıdır arkadaş! Helikopterle
kaymaya gelmek nasıl bir kafanın ürünüdür bunu hiçbir okurumuzun
cevaplayabileceğini sanmıyorum. Bir dönem evinden (yoksa yalısından mı
demeliydim?) İkitelli Star Sokak’taki interStar binasına her gün
helikopterle gelen Cem Uzan’ı anımsattı bu mevzu bana. Tamam, belli ki
imkanları yerinde demek ki bu “ağbimiz”in, muhtemelen iş güçten
sıkılarak bir tür kaçamak yapmak, kaymak üzere Kartalkaya’ya geldi. Bu değil
tabii bizi ilgilendiren noktası olayın. Hür bir memlekette yaşıyoruz. Kaymak
isteyen kayar! Ama kendisini çoook yükseklerde gören bu bey-efendinin, iğne ucu
kadar empati yapması gerekmiyor mu sizce de? Pandemi var; esnaf, emekçi
ve çiftçi gibi toplumun geniş kesimleri sessiz çığlıklar içindeler
hayatlarını idame ettirmek zorundayken, birazcık olsun siftah yapamadan gün
geçirenleri, kod 29 adlı insafsız hülle ile işlerini kaybedenleri düşünmesini
bekliyor insan… Ama heyhat! Beyimiz kayacak. Boş ver helikopteri, ışınlanma
bulunmuş olsa ışınlanarak gelecek kaymaya! Allah izan versin, akıl fikir ihsan
etsin, ne diyelim.
…
Birilerine
alkollü içecek ruhsatı verebilmek adına çocuk parkının söküldüğüne de mi şahit
olacaktık?!? Yanlış anlaşılmasın, alkol ruhsatına değil tepkimiz. Dedik ya,
burası hür bir memleket; isteyen alkol alır, isteyen gazoz içer. Tepkimizin
sebebi böyle bir gerekçe ile çocuk parkındaki ekipmanların sökülmesi. Gitgide
beton çöplüğüne dönüşen, şehirleşmeden uzak şehirler içinde, çölde vaha bulmak
kadar zor olan çocuklar için oyun alanlarının devre dışı bırakılması ne kadar
üzücü. Umarım sökülen ekipmanlar, eski yerlerinde onlardan faydalanan
çocukların ulaşabileceği kadar yakın bir noktada tekrar işler hale getirilir.
Cıvıl cıvıl çocukların kapalı alanlara ve elektronik cihazlara mahkum
olmamaları için parklara her zamankinden çok ihtiyacımız var. Gazeteciliğin
böyle bir olayda dolaylı özne olmasına değinmiyorum bile. Zannederim ki onlar
da bu olaya bu biçimde taraf olmaktan yeterince üzüntü duymuşlardır.
…
Sağlık
Bakanı Dr. Fahrettin Koca, haftalık vaka sayılarını açıkladı ve Bolumuz
maalesef yüz binde 68 olan vaka sayısından yüz binde 100’ü geçti. Bu durum
turuncu kategoriden kırmızı kategoriye döndüğümüzün resmidir. Cumartesi günleri
sokak kısıtlaması kaldırıldığından beri herkes dışarıda. İronik olan nokta ise şu:
Herhangi bir şekilde uzatılan mikrofonlara sokaktaki insanların kalabalıktan
şikayet etmeleri!.. Kendilerinin o kalabalığın içinde yer aldığından haberdar
mı değiller, yoksa derin bir aymazlık mı bu yaşadıkları tartışmaya açık.
Vatandaş mikrofona “çok kalabalık, herkes dışarıda!” diyor, muhabir “Ama siz de
dışarıdasınız!” deyince mutlaka bir bahanesi oluyor. Hava almaya çıkmış oluyor,
köpeğini gezdirmeye çıkmış oluyor, oluyor da oluyor… Kabul, eve tıkılıp kalmak
çok kolay bir şey değil. Ama çekmeyince erilmez diye bir söz var. Evde biraz
sıkıntı çekilecek ki yoğun bakım ünitesinde, solunum cihazı ile sıkıntı
çekilmesin. İş yine dönüp dolaşıp empatiye geliyor anlayacağınız.
…
Bir
kararname ile İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak çekildi devletimiz.
Kadın hakları anlamında ileri doğru atılmış çok büyük bir adımdı sözleşmenin
imzalanması. Umarım bir çözüm yolu bulunur. Sözleşmeye tarafken bile maddi ve
manevi şiddete maruz kalan, sokak ortasında canice hislerle öldürülen baş tacı kadınlarımız
varken, sözleşmeden çekildiğimiz bu süreçte olabilecekler en büyük korkumuz.
Sevgi
ve saygıyla iyi haftalar diliyorum değerli okurlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder