BAYRAMIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Geçen haftaki yazımı okuduğumda
Ramazan Bayramı’nı kutlamayı atladığımı fark ettim. Bu vesile ile azıcık geç
kalmış da olsam, Ramazan Bayramınızı kutlamak isterim. Umarım takip eden
bayramlarımız eve kapanmalı olmayan, eş, dost, akrabanın sevgi ve muhabbet ile
buluşup kaynaştığı, sağlıklı, mutlu ve huzurlu bayramlar olur.
Aslında bu gecikmiş bayram
kutlamasının temel sebebi geçmiş Ramazan ve Kurban Bayramlarını fazlasıyla
sıkıntılı geçirmiş olmamdı diyebilirim. Şimdi bu geçmiş iki bayramda
yaşadıklarımı düşününce bazı can sıkıcı anıların depreştiğini de söylemeliyim. Gerçi
insan gülmeyi bilmiyorsa geçmişe, umut etmeyi bilmiyorsa da geleceğe bakmamalı,
ama yaşadıkları da insanda yer etmiyor değil.
Sosyal medyada Neşet Ertaş’a izafeten “kadınlar insandır, biz insanoğlu” şeklinde bir cümle okumuştum. Ne kadar da doğru… Özellikle cinsiyetçiliğin her türlüsünün en aşağılık, en iğrenç ve en vahşi biçimlerde tezahür ettiği günümüz dünyasında sosyal medyadaki bu cümle daha bir anlam kazanmakta. Kadınlar baş tacıdır gibi beylik laflar etmeyeceğim, merak etmeyin. Ancak yeryüzündeki tüm savaşları biz erkeklerin çıkardığını düşünürsek, kadınların ne denli üst düzey bir yaratım sürecinden geçtiğiniz az da olsa idrak edebiliriz sanırım. Tam burada son derece ironik bir noktaya geliyoruz: Bu kadar üst düzey insanların doğurup yetiştirdiği insan oğulları, neden alçaklıkta sınır tanımayan bireylere dönüşmekte? Bu sorunun cevabı ciltlerce ansiklopediyi bile doldurabilir, ancak buna ne vaktimiz ne de yerimiz müsait.
Hayat boyu ne değişik insanlarla karşılaşıyoruz, hiç düşündünüz
mü? Normal şartlar altında selam vermeye bile tenezzül etmeyeceğiniz insanlarla
hasbel kader aynı ortamı paylaşıyor, aynı havayı solumak zorunda kalıyorsunuz.
Bu insanların birçoğu da maalesef küçük dağları yarattıklarını düşünme
aymazlığından mıdır, cahil cesaretinden midir yoksa hanzoyum ama para
bendecilikten midir bilinmez, kültürel ve sosyal anlamda gelişmiş
toplumlarda zerre kadar yeri olmayan tipler… Tam da “insanları tanıdım
artık, daha ne görebilirim ki?” dediğiniz anlarda öyle modellerle
karşılaşıyor ki insan, ilk tepkisi “pes yani, bu da varmış!”
oluyor. Elbette ki kimse dört dörtlük olamaz. Ticari zekâsı ve yeteneği üst
düzey olan ancak insaniyete gelince ters orantılı biçimde diplerin de dibinde
davranış kalıplarını kendisine ana hareket noktası edinen insanlarla da
karşılaşabilirsiniz. Hele ki bu tiplerle iş hayatında amir - memur ilişkisi
kurmak zorunda kaldığınızda, yirmi küsur yıllık kariyer yaşantınızın en berbat
dönemlerini geçirdiğinizi hissedebilirsiniz. Söz konusu tipler sizi “paranı
ben veriyorum, o halde her türlü hakaretime katlanmak zorundasın”
düzeysizliği ile sözüm ona aşağılamaya çalışabilir, bunu yaparken de ne
kafasızlığınızı ne eğitimsizliğinizi bırakabilirler, sanki kendileri ordinaryüs
profesörmüş gibi!.. Zaman gelir lafla ezmeye çalışmaları yetmezmiş gibi
suratınıza evrak fırlatacak kadar fütursuzluğun, ukalalığın uç noktalarına
seyahat edebilirler. Böyle durumlarda o tiplerle aynı düzeysizliği sergileyip “işini
de seni de…” diyebileceğiniz gibi, başınızı dik tutup gülebilir, sabredebilirsiniz.
Hayat tecrübesidir; enseyi asla karartmayın ve gülün
gülebildiğiniz kadar. Zira gülmek güzel bir eylemdir; güzel ve devrimci bir
eylem. Tüm okuyucularımızın geçmiş bayramını bir kez daha kutluyor, sevgi ve
saygılarımı sunuyorum.
Sosyal medyada Neşet Ertaş’a izafeten “kadınlar insandır, biz insanoğlu” şeklinde bir cümle okumuştum. Ne kadar da doğru… Özellikle cinsiyetçiliğin her türlüsünün en aşağılık, en iğrenç ve en vahşi biçimlerde tezahür ettiği günümüz dünyasında sosyal medyadaki bu cümle daha bir anlam kazanmakta. Kadınlar baş tacıdır gibi beylik laflar etmeyeceğim, merak etmeyin. Ancak yeryüzündeki tüm savaşları biz erkeklerin çıkardığını düşünürsek, kadınların ne denli üst düzey bir yaratım sürecinden geçtiğiniz az da olsa idrak edebiliriz sanırım. Tam burada son derece ironik bir noktaya geliyoruz: Bu kadar üst düzey insanların doğurup yetiştirdiği insan oğulları, neden alçaklıkta sınır tanımayan bireylere dönüşmekte? Bu sorunun cevabı ciltlerce ansiklopediyi bile doldurabilir, ancak buna ne vaktimiz ne de yerimiz müsait.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder