HALİME’NİN PEŞİNDE KOŞAN BOLU
Geçtiğimiz
günlerde Bolu türküsü olarak bilinen ve söylenegelen “Tombulacık Halimem”
türküsünün, Devrek türküsü olarak tescil ettirildiği açıklandı. Türküyü
derleyenlerin Ali Murat Karageyik, Muzaffer Sarısözen gibi üstadlar olduğu
düşünüldüğünde Bolu türküsü olduğuna dair güçlü kanıtların varlığından söz
edilebilir. Aslında türkünün Bolu’ya mı Devrek’e mi ait olduğu yönündeki
tartışmanın bir hayli uzağındayım kendi adıma. Halimem türküsü ha Devrek’in
olmuş ha Bolu’nun olmuş çok da önem arz etmiyor. Zira türkü bu coğrafyanın
türküsü, bizim türkümüz.
Benim
asıl derdim, taa 2014 yılında bu türkü özelinde yaratılan başka bir tartışma… O
dönemde yerelde yazı yazan ve BAİBÜ Bolu Meslek Yüksekokulu’nun eski öğretim
görevlilerinden olan Hüseyin Kaya’nın kaleme aldığı ve akademisyenlik hayatı
gibi zırvalarla dolu olan bu yazıda, adı geçen şahıs Kurtuluş Savaşı döneminde
tüm Anadolu düşmana karşı savaşırken Bolu insanı Halime’nin peşinde göbek
attığının iddia etmişti. Şimdi okurlarımızdan bazıları bana kızacak belki;
ölmüş adamın arkasından konuşulmaz diyecekler. Elbette ki kültürümüzde ölmüş
“adam”ın arkasından konuşulmaz. Ama yeri geldiğinde gıyabında da olsa kişiler
hakkındaki gerçekler konuşulmalı.
Şimdi
bu müteveffa arkadaşın eski bir öğrencisi olarak konuya dair görüşlerimi
paylaşmayı kendimde hak görüyorum. Kurtuluş Savaşı döneminde Bolu ve halkı
hakkında birçok şey söylenebilir; hatta isyankâr olduğu bile… Oysa küçük
araştırmalar yapabilen ve “akademisyen” bile olmayan insanlar Ankara
Hükümeti’nin yanında olan Bolu Mutasarrıfı Haydar Bey’in, Ankara’nın direktifi
ile ayaklanma yaşanan Düzce’ye gittiğini, isyanı sonlandırmak üzere çaba
gösterdiğini ve fakat buna rağmen isyancılar tarafından derdest edildiğini
bilir. Ayaklanma Bolu’ya da sıçramıştır, doğru. Bunun; cahil bırakılmış halkın
bir kısmınca, İngiliz altınları ve damat ferit uğursuzunun ayak oyunları ile
gerçekleştirildiği aşikâr… Yani Bolu halkına birçok şey söylenebilir, ama
Kurtuluş Savaşı döneminde hovardalık peşinde koşuyordu DE-NE-MEZ. Hele ki bunu,
hangi şehre ait olduğu bile ihtilaflı olan bir türkünün sözlerine dayandırarak
söyleyebilmek için insanın gerçekten aymaz ve omurgasız olması lazım. Bu
durumda adı geçen şahsın seviyesinde bir cevap vermek istesek Bursa’lı
olmasından hareketle… Neyse…
Dediğim
gibi bu şahsın hasbelkader öğrencisi olmuş, kişiliğini, karakterini bilen biri
olarak, ortaya attığı düşüncenin mesnetsizliğini kanıtlayacak onlarca argüman
sunabilir, bir o kadar tanık getirebilirdim. Ama bu kadarı fazla olurdu. Zaten
ölmüş biri hakkında yazdığım için çok tepki göreceğim. Şu kadarını da ifade
etmeme lütfen izin verin: Bu arkadaşla ilgili geçmişe dönük hiçbir kuyruk acım
yok. Hayatta olduğu dönemde yazı yazıyor olsaydım 2014’teki bu yazısına karşı
çok daha sert şeyler yazardım emin olun. Bolu’nun yıllarca ekmeğini yemiş ve
yediği kaba pislemiş herkese karşı tavrım bu olur.
Hepinize
sevgi ve selamlarımı sunuyorum değerli okurlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder