11 Şubat 2009 Çarşamba

001.18.09.2008.Bu Bir Veda Yazısıdır

Bu Bir Veda Yazısıdır
“Bu da nesi?” demeyin. Evet, daha selam bile vermeden bu neyin vedasıdır değil mi ama?! Haklı olabilirsiniz de, bugüne değin amatörce yazı yazmaya çalıştığım iki yerel gazeteden de, bir veda yazısı bile yazamadan ayrıldım. Öncelikle Bizim Bolu Gazetesi’ndeki patronum Soner Bey’e ve Bolu Gazetesi’nin sahibi Caner Bey’e teşekkür etmek isterim; bana gazetelerinde yer ayırıp, tahammül gösterdikleri için… Tamamen kişisel nedenlerle bu iki saygın müteşebbis’in gazetesinden ayrıldım. Ve dediğim gibi de ayrılmadan evvel okuyucularıma bir veda etme fırsatım olmadı maalesef. İşte bu yazının başlığının “Bu Bir Veda Yazısıdır” olmasındaki temel neden bu.
Her neyse… Artık buradayım ve aynı amatör ruhla, aynı heyecanla yazılarımı burada, Takip Gazetesi’nde yazmaktan mutlu olacağım. Yeniden yazmak içinse bir süre bekledim sevgili dostlar. Ruhum geride kalmıştı ve bana yetişmesi için zorunlu bir duraklama idi bu! Saçma mı geldi bu ifade? O halde anlatmama izin verin de açıklayayım.
Arkeoloji uzmanları ve bilim insanlarından oluşan bir ekip, zamanın birinde Peru’da araştırma yaparken, bölge yerlilerinden bir grubu rehber olarak yanlarına alır. Tanımadıkları bu bakir coğrafyada kurda kuşa yem olmamaktır elbet bu tedbirin amacı. Rehberleri olan grubun ardında hızla hareket ederek ulaşmak istedikleri bölgeye doğru yaklaşmaya başlar bilim insanları ekibi. Hedefe iyice yaklaşmışken, hiçbir sebep olmaksızın rehber yerliler dururlar. Araştırma ekibinin çabaları beyhudedir; grubu bir adım bile ilerlemeye ikna edemezler. Bilim insanlarından biri, rehberlerin liderine sorar: “Neden durduk?” Aldığı cevap ilginçtir: “Çok hızlı ilerledik, ruhlarımız geride kaldı. Yetişmelerini beklemeliyiz!” Sanki biraz hızlı gitmişim gibi geldi de bende o yüzden bu kısa duraklamaya ihtiyaç hissettim diyelim.
Âcizane köşemin de yeni bir adı var bu arada. Sinopsis’i tatlı anıların arasına özenle kaldırmanın vaktidir. İyice naftalinleyip güzelce katladıktan sonra elbette!.. Saygı duyduğum gazeteci – yazarlardan Sayın Bekir COŞKUN’a öykünerek olsa gerek, 3üncü Köy demeyi uygun gördüm. Gerçi Bekir ağabeyimizin “Onuncu Köy”üne kadar yolumuz çok, ama olsun. Benim daha yedi köy hakkım var değil mi ama!
Ülke olarak sıkıntılı bir dönemden geçtiğimiz herkesin malumu. Siyaset kazanı, yaklaşan yerel seçimlerin de etkisiyle iyiden iyiye fokurdamaya başladı. Seçim sürecinin aşina olduğumuz gibi bir şenlik havasında geçmesi en büyük dileğimiz. Zira parti ayrımı gözetmeksizin herkes bu ülkeyi, Ulu Önder Mustafa Kemal’in hedeflediği “ileri medeniyetler çizgisi”ne ulaştırma amacında değil mi zaten? Bakış açıları ve hedefe ulaşmada izlenecek yol ile yordamlar aradaki farkın temeli değil mi? Kavga gürültü neler getirdi bu ülkeye? Bugün bile sıkıntısını çektiğimiz 12 Eylül sürecinin pasifize ettiği, apolitik bireyler ortadayken asgari müşterekte birleşilmesi, konsensüse ulaşılabilmesi hepimizin arzusu. Öyle ya; “bahis mevzuu Vatan ise, gerisi teferruattır”. Gerçi Türk Siyaseti’nin klasik hastalığı; muhalefette iken külliyen reddettiği bir uygulamanın, iktidara geldiğinde yılmaz savunucusu olmak hepimizin malumu ya, neyse… “Enkaz devraldık” edebiyatını ise hiç deşmeyeyim isterseniz!
Konuyu biraz dağıttık gerçi ancak, ilk hafta için bu kadar yeter diyelim sevgili dostlar. Ömrümüz, sağlığımız ve ekstra zamanımız el verdiği ölçüde sizlerle bir arada olmaktan keyif alacağıma dair zerre endişe yok içimde. Önümüzdeki hafta Perşembe günü tekrar buluşmak dileği ile hoşça kalın.

Hiç yorum yok:

161 - 25.09.2025 - DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ (Göynük Gazetesi)

  DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ ...