11 Şubat 2009 Çarşamba

017.09/11/2007 Sinopsis

Sevgi ve muhabbetle başladığımız sinopsis’in bu haftaki nüshasını, 2 Kasım Cuma günü ilimizde ön gösterimi (galası) yapılan Anka Kuşu adlı filme ayırdık. Filmin gösterimi ise bugün itibarı ile başladı, hatırlatalım…
Geçtiğimiz Cuma akşamı Bolu’da bir ilk yaşandı. Mekân olarak Bolu’muzun, tarihsel ve manevi manada saflığını kaybetmeyen ilçelerinden biri olan Göynük’ü seçen Mesut Uçakan imzalı Anka Kuşu adlı filmin ön gösterimi Bolu’da yapıldı. Ölümsüzlüğü arayan idealist bir film yönetmeninin hayatı, Yaratıcı’nın varlığını, aşkı sorgulaması üzerine bir film olan ve 1 Milyon YTL’ye malolan yapımda Yalçın Dümer, Kenan Bal, Gafur Uzuner, Fatih Hürkan ve Ceren Öztürk başrollerde oynamış. Filmden önce organizasyondan kısaca bahsetmek isterim.
Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’ın da yaptığı konuşmada dikkat çektiği üzere bir ön gösterim gecesinden çok, sanki bir film festivali ödül töreni gecesine benzeyen çevre düzenlemesi, özellikle de kırmızı halı seremonisi çok hoş bir görünüm oluşturuyordu. Filmin oyuncuları da kırmızı halının çok hoşlarına gittiğini sıkça dile getirdiler. Kardelen Sineması’nın, bu organizasyona mekân olarak seçilmesi de yerinde bir karar olmuş. Filmin gösteriminden önceki kokteyle filmin tüm ekibinin yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay ve ilimiz protokolü eksiksiz katıldı. Birçok ulusal ve yerel basın mensubunun da konuklara yoğun ilgi gösterdiği geceden akılda kalan yegâne aksaklık, teknik düzeneklerin bir türlü çalışır hale getirilememesiydi. Bu durum sonunda filmin yönetmeni Mesut Uçakan’ı da canından bezdirmiş olacak ki, kendisi teknik ekibi sert bir dille uyarma gereği duydu. Film ekibine ayrılan yer ise salonun belki de film izlemeye en az müsait yeri olan birinci sıra idi. Onlara protokole yakın bir bölümde yer ayrılabilirdi. İlk kez düzenlenen bir organizasyonda bu kadarcık kusur olur elbette. Salonda birlikte oturduğum İstanbul basınının temsilcileri ise Kızılderili’nin kendisini ön plana çıkarma gayretini pek hoş karşılamadılar açıkçası. Ancak basının Sayın Bakan’dan sonra en çok ilgi gösterdiği isim hiç kuşkusuz, filmde yan rollerden birinde gözüken, derin sırt ve bacak dekolteli elbisesi, uzun boyu ve düzgün fiziği ile neredeyse tüm bakışları üzerinde toplayan Esrin Özgüler’di. Başrol oyuncusu Kenan Bal’ın galaya katılmaması ise bir hayli merak uyandırdı. Bu arada Bolu Belediyesi’nin işinin çok zor olduğunu vurgulamak isterim. Zira bu tür organizasyonlarda çıtayı bu denli yüksek tutmaya devam ederlerse, bundan sonraki aktivitelerde bu seviyenin üzerine çıkmak zorunda kalacaklar. Filmde bir sahnede gözüken güler yüzlü Belediye Başkanımızı da, ileride başka filmlerde de görürseniz şaşırmayın!
Gelelim filme... Yönetmen Mesut Uçakan’ın 2005’teki Anne ya da Leyla adlı filminden sonraki ilk çalışması olan film, kimi çevrelerce İslami Matrix olarak yansıtılmaya çalışılsa da, durum öyle değil. Yönetmen’in kendi ifadesi ile “Filmin Matrix’in taklidi gibi karikatürize edilmesi yanlıştır ve filmin Matrix’le alakası yoktur.”. Gerçekten de böyle bir beklenti ile filmi izlemeye gidenler bambaşka bir şeyle karşılaşacaklar. Yönetmen Uçakan, ölümsüzlük düşüncesi çerçevesinde geliştirdiği öyküyü, daha çok tasavvufi bağlamda değerlendirerek, yaşadığımız her şeyin, hatta kendimizin bile birer algı olduğunu vurgulamış. Aslında Matrix’le tek yakın olduğu nokta da bu diyebiliriz. Hatırlarsınız 1999 yılında vizyona giren Washowski Biraderlerin ilk Matrix’inde, bakışları ile kaşığı bükebilen Budist çocuk; “There is no spoon! – Kaşık aslında yok!” diyerek her şeyi özetliyordu. Anka Kuşu’nda kaşığın yerini ufalanıp toz haline dönüşen taşlar almış. 12 Eylül ve 28 Şubat süreçlerine de “şöyle bir değinmek” bence filmin akışına fena halde sekte vurmuş. Kanımca ana temayla çok ta ilgisi olmayan bu süreçlerin, hem de bu denli yüzeyselce filme dâhil edilmesi Mesut Uçakan’ın “Ilımlı İslami” bakış açısının bir tezahürü. Bunun dışında, etkinliği olan bazı yan rollerin üstünkörü geçiştirilmesi, sürekli ilaç kullanan ve zaman zaman nöbetler geçiren Merve’nin ölümcül hastalığından hiç bahsedilmemesi, intihara teşebbüs eden Selman’ın dergâha döner dönmez birden “ermesi” gibi ufak sorunları olan film için söylenebilecek iyi şeyler de var elbette. Özenli çekimler, detaylı kamera kullanımı ve başarılı oyunculuk, filme epeyce emek sarfedildiğinin bir kanıtı. Başlangıçta Rutkay Aziz’in oynayacağı duyrulan Emin Efendi karakterinin, Devlet Tiyatroları Eski Genel Müdürü Rahmi Dilligil’e verilmiş olması da filmin ilginç noktalarından biri. Altı haftalık bir zaman diliminde, Göynük, Bolu ve İstanbul’da çekimleri tamamlanan film, 94 dakika uzunluğunda. Daha önceki filmlerinde başörtüsü sorunu, İstiklal Mahkemeleri gibi konulara değinen Mesut Uçakan, bu kez politik duruşunun dışında, metafizik bir filmle izleyiciye seslenmiş. Uzun sözün kısası, Türkiye’nin ilk bilim kurgu dizisi olan 1987 yılı yapımı Kavanozdaki Adam’ın da yönetmeni olan Mesut Uçakan’ın hatırına izlemenizi tavsiye edebileceğim bir film Anka Kuşu.
Bu hafta da yerimizi doldurduk. Hepinize iyi hafta sonları diliyorum.

Hiç yorum yok:

161 - 25.09.2025 - DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ (Göynük Gazetesi)

  DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ ...