Bolu'nun en genç ve en tecrübeli gazetesinden selamlar... Her zamanki konularımıza geçmeden evvel, bir ufak görüş beyanında bulunmak isterim. Geçtiğimiz hafta Caner Başkan'ın yazdıklarını okuyunca düşüncelerimi deklare etme gereği duydum. Caner Başkan'ın “bayrağı gençlere devretme” düşüncesine temelde katılmıyorum. Zira, mesela Patagonya gibi ülkelerde koltuğa oturan biri ölünceye ya da oradan inmeye zorlanıncaya kadar koltuğunu terk etmez. Çünkü o “koltuk” ona babasından miras kalmıştır! Neyse ki ülkemizde bu tür durumlar hiç yaşanmaz... Elbette Caner Başkan'a bu sebepten katılmıyor değilim. Asıl neden Başkan'ın gençlere bayrak devretme yaşının henüz gelmediği. Kendisi galiba benden bile genç. Elbette özel hayatına da ağırlık verme isteğini anlayışla karşılarım, karşılarım da, Başkan'ın bu yönde bir karar vermek için erken bir dönemde olduğunu düşünüyorum, acizane...
Bu hafta, Akademi ödüllerinde En İyi Film ve En İyi Yönetmen gibi iki “baba” dal başta olmak üzere 8 dalda Oscar heykelciğine aday gösterilen No Country for Old Men (imdb puanı: 8,7) adlı filmden bahsedeceğim öncelikle. Aslında En İyi Yönetmen ödülünü alırsa paylaşmak zor olacak, çünkü filmi Coen Biraderler yönetmiş. Maalesef Mart ayına kadar sabretmemiz gerekecek. Filmin ülkemizde gösterime girişi için 7 Mart tarihi planlanıyor. Konuya gelirsek: Meksika sınırındaki kanlı bir uyuşturucu pazarlığında cesetler ve iki milyon dolar ile kalakalan sıradan bir adam (Josh Brolin, American Gangster'de izledik en son onu) ve başından geçenler anlatılıyor filmde. Film, kısa geçmişine rağmen Cannes'da Altın Palmiye'yi ve ABD'de Oscar'ın habercisi sayılan Golden Globe (Altın Küre) ödülünü kovalayacak kadar sağlam. Javier Bardem En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Coen Biraderler de En İyi Özgün Senaryo dallarında Altın Küre aldı bile! Zaten Coen Biraderlerden de aşağısı beklenmez değil mi? Alın Küre demişken, şaşaalı ödül töreninin, Amerikan Yazarlar Sendikası'nın baskısı sonucu kuru bir basın açıklamasına dönüştürüldüğünü sanırım medyadan takip etmişsinizdir. Patagonya'da ise sendikalar çoğunlukla bağımlı ve güdümlü olarak faaliyet gösterirler. Ne kadar ironik değil mi? Nereden de aklıma geldiyse?! Az önce Patagonya'dan bahsettik ya, ondan herhalde... Neyse geçelim bir bunları bir kalem de filme dönelim. Ne diyebilirim ki, Coen Biraderler yine coşmuş. “Coş”muş deyince başrol oyuncusu Josh Brolin'den bahsetmemek olmaz. 1968 Los Angeles California doğumlu aktör, 1985 yılında başlayan aktörlük kariyerinde otuz dokuz filmde boy gösterdi. Onu en son American Gangster’da(imdb puanı: 8,2) Detektif Trupo rolüyle izledik anımsayacaksınız. Brolin'e İspanyol oyuncu Javier Bardem eşlik ediyor filmde. Kanarya Adaları’nda doğan İspanyol oyuncu Bardem’i Goya’s Ghost (Goya’nın Hayaleti) (imdb puanı: 7,0) ve Collateral (imdb puanı: 7,8) adlı filmlerden hatırlıyoruz. 2007 yılında No Country for Old Men’in yanı sıra, Kolombiyalı ünlü şair ve yazar Gabriel Garcia Marquez’in Love in the Time of Cholera (imdb puanı: 6,3) adlı romanından aynı adla uyarlanan filmde de rol alan Bardem, 2008 yılı içinde Kolombiyalı uyuşturucu baronu Pablo Escobar’ın hayatından kesitlerin sunulacağı Killing Pablo adlı filmde oynayacak.
Bu hafta sinemalarımızda gösterime giren bir yerli filmden bahsetmekte fayda görüyorum. Türk Sineması'nın genç kuşak (Yazarın notu: Adam 1970 doğumlu olmasına rağmen GENÇ. Bu da ufak bir not olsun) yönetmenlerinden Çağan Irmak'ın, dört milyon izleyici barajını aşan filmi Babam ve Oğlum (imdb puanı: 9,0)'un ardından, kadrosu hariç konusunu adeta sır gibi sakladığı yeni filmi Ulak'tan bahsediyorum. Masalsı bir atmosferi, son derce üst düzey oyuncuları, mükemmel kostümleri ve enfes görüntüleri (Boşnak Yönetmen Mirsad Heroviç filmin görüntü yönetmeni) ile Ulak'ın beklenen başarıyı yakalayacağına kuşku yok. Oyuncu kadrosu demişken ayrıntıya girelim: Çağan Irmak'ın favori oyuncu tayfasından vazgeçemediğini görüyoruz. Hümeyra ve Şerif Sezer başta olmak üzere Çetin Tekindor ile Yetkin Dikinciler kadronun asları olarak göze çarpan mütevazı ve gerçek starlar. Onlara, 25 kişilik çocuk oyuncu grubu eşlik ediyor. Filmin müziklerini, Babam ve Oğlum'a yaptığı özgün müzikle “2006 World Soundtrack Discovery of the Year” (Dünya Film Müzikleri Yılın Keşfi) ödülünü alan Evanthia Reboutsika yapmış. Henüz filmi izlememiş olanlara eziyet etmemek için fazla ayrıntılı bilgi vermek istemiyorum. Zamanın ve mekanın belirgin olmadığı bir atmosferi var filmin. Zulüm ve gözyaşının hüküm sürdüğü bu yere bir gün bir seyyah gelir. Kurtarıcı, adeta Mesih gözüyle bakılan Seyyah'ın da kimselerin bilmediği, sırlarla dolu bir geçmişi vardır. “Katil uşak” dememek için ayrıntıya girmiyor, mutlaka izlemeniz gerektiğini ısrarla belirtiyotum.
Bu haftalık ta bu kadar. Önümüzdeki hafta başında görüşebilmek umudu ile hepinize kucak dolusu sevgiler.
Bu hafta, Akademi ödüllerinde En İyi Film ve En İyi Yönetmen gibi iki “baba” dal başta olmak üzere 8 dalda Oscar heykelciğine aday gösterilen No Country for Old Men (imdb puanı: 8,7) adlı filmden bahsedeceğim öncelikle. Aslında En İyi Yönetmen ödülünü alırsa paylaşmak zor olacak, çünkü filmi Coen Biraderler yönetmiş. Maalesef Mart ayına kadar sabretmemiz gerekecek. Filmin ülkemizde gösterime girişi için 7 Mart tarihi planlanıyor. Konuya gelirsek: Meksika sınırındaki kanlı bir uyuşturucu pazarlığında cesetler ve iki milyon dolar ile kalakalan sıradan bir adam (Josh Brolin, American Gangster'de izledik en son onu) ve başından geçenler anlatılıyor filmde. Film, kısa geçmişine rağmen Cannes'da Altın Palmiye'yi ve ABD'de Oscar'ın habercisi sayılan Golden Globe (Altın Küre) ödülünü kovalayacak kadar sağlam. Javier Bardem En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Coen Biraderler de En İyi Özgün Senaryo dallarında Altın Küre aldı bile! Zaten Coen Biraderlerden de aşağısı beklenmez değil mi? Alın Küre demişken, şaşaalı ödül töreninin, Amerikan Yazarlar Sendikası'nın baskısı sonucu kuru bir basın açıklamasına dönüştürüldüğünü sanırım medyadan takip etmişsinizdir. Patagonya'da ise sendikalar çoğunlukla bağımlı ve güdümlü olarak faaliyet gösterirler. Ne kadar ironik değil mi? Nereden de aklıma geldiyse?! Az önce Patagonya'dan bahsettik ya, ondan herhalde... Neyse geçelim bir bunları bir kalem de filme dönelim. Ne diyebilirim ki, Coen Biraderler yine coşmuş. “Coş”muş deyince başrol oyuncusu Josh Brolin'den bahsetmemek olmaz. 1968 Los Angeles California doğumlu aktör, 1985 yılında başlayan aktörlük kariyerinde otuz dokuz filmde boy gösterdi. Onu en son American Gangster’da(imdb puanı: 8,2) Detektif Trupo rolüyle izledik anımsayacaksınız. Brolin'e İspanyol oyuncu Javier Bardem eşlik ediyor filmde. Kanarya Adaları’nda doğan İspanyol oyuncu Bardem’i Goya’s Ghost (Goya’nın Hayaleti) (imdb puanı: 7,0) ve Collateral (imdb puanı: 7,8) adlı filmlerden hatırlıyoruz. 2007 yılında No Country for Old Men’in yanı sıra, Kolombiyalı ünlü şair ve yazar Gabriel Garcia Marquez’in Love in the Time of Cholera (imdb puanı: 6,3) adlı romanından aynı adla uyarlanan filmde de rol alan Bardem, 2008 yılı içinde Kolombiyalı uyuşturucu baronu Pablo Escobar’ın hayatından kesitlerin sunulacağı Killing Pablo adlı filmde oynayacak.
Bu hafta sinemalarımızda gösterime giren bir yerli filmden bahsetmekte fayda görüyorum. Türk Sineması'nın genç kuşak (Yazarın notu: Adam 1970 doğumlu olmasına rağmen GENÇ. Bu da ufak bir not olsun) yönetmenlerinden Çağan Irmak'ın, dört milyon izleyici barajını aşan filmi Babam ve Oğlum (imdb puanı: 9,0)'un ardından, kadrosu hariç konusunu adeta sır gibi sakladığı yeni filmi Ulak'tan bahsediyorum. Masalsı bir atmosferi, son derce üst düzey oyuncuları, mükemmel kostümleri ve enfes görüntüleri (Boşnak Yönetmen Mirsad Heroviç filmin görüntü yönetmeni) ile Ulak'ın beklenen başarıyı yakalayacağına kuşku yok. Oyuncu kadrosu demişken ayrıntıya girelim: Çağan Irmak'ın favori oyuncu tayfasından vazgeçemediğini görüyoruz. Hümeyra ve Şerif Sezer başta olmak üzere Çetin Tekindor ile Yetkin Dikinciler kadronun asları olarak göze çarpan mütevazı ve gerçek starlar. Onlara, 25 kişilik çocuk oyuncu grubu eşlik ediyor. Filmin müziklerini, Babam ve Oğlum'a yaptığı özgün müzikle “2006 World Soundtrack Discovery of the Year” (Dünya Film Müzikleri Yılın Keşfi) ödülünü alan Evanthia Reboutsika yapmış. Henüz filmi izlememiş olanlara eziyet etmemek için fazla ayrıntılı bilgi vermek istemiyorum. Zamanın ve mekanın belirgin olmadığı bir atmosferi var filmin. Zulüm ve gözyaşının hüküm sürdüğü bu yere bir gün bir seyyah gelir. Kurtarıcı, adeta Mesih gözüyle bakılan Seyyah'ın da kimselerin bilmediği, sırlarla dolu bir geçmişi vardır. “Katil uşak” dememek için ayrıntıya girmiyor, mutlaka izlemeniz gerektiğini ısrarla belirtiyotum.
Bu haftalık ta bu kadar. Önümüzdeki hafta başında görüşebilmek umudu ile hepinize kucak dolusu sevgiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder