Sportif Başarısızlık ve Terim’in 260 bin YTL’lik Aylığı
Selam ve sevgiler sunuyorum değerli okurlar. Mali piyasaların deyim yerinde ise alev alev yandığı şu günlerde, Pekin 2008’den itibaren aklımı kurcalayan, Fenerbahçe’nin Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde kendi evinde karşılaştığı 5-2’lik hezimetle doruğa çıkan bir soru sorma isteği içindeyim. Soru şu: Ekonomik anlamda çok büyük sermaye birikimimiz olmasa da akıtılan onca paraya rağmen sportif alanda neden bu denli başarısızız biz?
Türk spor tarihini mercek altına aldığımızda karşılaştığımız durum kelimenin tam anlamı ile “içler acısı”! Birkaç küçük pırıltının dışında maalesef hiçbir sportif dalda dünyayı “ezdiğimiz” veya “dize getirdiğimiz” görülmüş bir durum değil. Haydi sayalım:
1. Futbolda Dünya Kupası Üçüncülüğü (Hiçbir Avrupalı ile oynamadığımız kupada Brezilya’dan iki kez çelme yedikten sonra yine Onların Kosta Rika’yı yenerek destek olması sonrasında Kore Cumhuriyeti’ni yenerek kürsünün üçüncü basamağına çıktığımız şampiyona),
2.Halterde Olimpiyat Şampiyonlukları ve Dünya Rekorları (“Devşirme” olan Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu’nun elde ettiği üstün derecelere rağmen salt Süleymanoğlu soyadını taşıyor diye Rusya’dan devşirilen ve ön adını bile anımsayamadığım halterci müsveddesi, geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkan ve her ne hikmetse üzeri örtülüveren halter milli takım kampındaki antrenör ve bayan sporcular arasında cereyan ettiği iddia edilen seks skandalı),
3. Galatasaray’ın tamamen “özel bir ruh” ile mücadele ettiği ve söke söke aldığı UEFA Kupası Şampiyonluğu (daha sonra maalesef kaybolan o “ruh”, hiçbir ruh çağırma seansında geri gelmediği gibi bundan sonra da geleceği de şüpheli)…
Birkaç tane de Yaşar Doğu döneminden kalma güreş başarısı… Ben sayabilecek başkaca bir başarı anımsayamıyorum. Ya siz?! Kış aylarında sosyetenin uğrak mekânı olan Kartalkaya, Palandöken, Erciyes, Uludağ gibi nice merkeze rağmen uluslar arası hiçbir kayak başarımızın olmayışı size de ironik gelmiyor mu? Caddelerimiz ve yollarımız maşallah yüzlerce Michael Schumacher ile dolu, ancak her ne hikmetse en çok trafik kazası bizde olduğu gibi, nüfusu İstanbul kadar, belki daha az olan Finlandiya adlı ülke; Hakkinen, Raikkönen, Marcus Grönholm, Tommi Makinen, Juha Kankkunen gibi onlarca otomobil sporları dünya şampiyonuna sahip. Geçtiğimiz birkaç sezonda Federasyon Başkanı babası Mümtaz Tahincioğlu’nun aleni torpili ile Formula 1’in alt serisi olan GP2’de yarışma fırsatı yakalayan Jason Tahinci(oğlu) fiyaskosu, bizim otomobil sporlarındaki en önemli “başarımız”! GP2’de her takımın birbirinin her şeyi ile aynı iki otomobili var ve bu iki otomobil arasında fark yaratması beklenen tek etken pilotaj kabiliyeti. Jason efendinin takım arkadaşları aynı otomobilden en yüksek verimi alıyor, galibiyetler kazanıyor, ilk üçe girip kürsü seremonisine katılıyorken, bu torpilli velet devamlı yerinde saydı ve her yarışta en yakın rakibinden 2-3 saniye yavaş turlar atabilme becerisini gösterdiği için övgüyü hak etti.
Herneyse… Tabuta çakılan en son çivi ise İstanbul’da, Şükrü Saraçoğlu “Cehennemi”nde oynanan ve Arsenal’in 19-20 yaşındaki gençleri ile Fener’i hallaç pamuğuna çevirdiği Şampiyonlar Ligi Grup Maçı. Ulusal gazetelerde iki haftadır sözleşmişçesine aynı söylemler: Arsenal’in çok deneyimli bir teknik direktörü var, O yerinde kalırken 3 büyükler 35 teknik adam değiştirdi, takımın altyapısı çok kuvvetli, Arsenal’in İngiltere dışında futbolcu yetiştirdiği ve genç yetenekleri “avladığı” futbol akademisi var vs. vs. E güzel; güzel de bunları yeni mi fark ettiniz? Fark etmek için çok mu araştırma yaptınız? Oysa birkaç sezon Football Manager oynasaydınız işlerin nasıl yürüdüğünden bihaber olmazdınız… Üzgünüm ki, popüler bir bilgisayar oyunu olan Football Manager’deki yapay zeka bu gerçeklerin farkında, biz ise yenice aymış vaziyetteyiz!!!
Ve can alıcı nokta: Geçtiğimiz hafta Türkiye Futbol Federasyonu ile A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim arasında imzalanan ve Terim’in muhteşem başarılarının (!) ödüllendirildiği aylık 260 bin YTL’ye denk gelen 3 milyon 120 bin YTL değerindeki yeni sözleşme… Terim’i futbolcuyken izlemedim. Ancak eskiler ne çamur futbolcu olduğunu anlatır dururlar “İmparator Hazretleri”nin. Oynadığı dönemlerde hakeme tüküren (Yok yok Terim’in eski öğrencilerinden olan Karpatlar’ın Maradonası Georghe Hagi’den bahsetmiyorum. Vakıa o da bir lama edası ile çok hakemi tükürüğe boğmuştur ya, neyse. Al sana bir ironik durum daha!), karşılıklı oynadığı rakipleri sinirlendirebilmek için her şeyi yapabilecek karakterde (Yok, vallahi Hagi değil anlattığım kişi!) bir futbolcu olan Terim, geçtiğimiz haftalarda oynanan Belçika maçında rakip takımın Teknik Direktörü Rene Van Der Eycen’e ettiği küfürlerle de gündeme gelmişti anımsayacaksınız. Ama hazret kendini çok geliştirmiş, artık İtalyanca da küfür edebiliyor! Van Der Eycen’e yaptığı el hareketi, İtalyanlarca eşi tarafından aldatılan erkekleri simgeleyen bir hareketti. Bir de aleyhinde yazı yazan gazeteci Osman Tamburacı’yı telefonla arayıp yedi ceddine ve hatta Tamburacı’nın meşhur bıyıklarına bile sinkaf etmesi var. Ve bugünkü Futbol Federasyonu O’nu ödüllendirerek aylık ücretini 260bin YTL’ye çıkardı. Eski maaşı hakkında yapılan spekülasyonlar için “Milletvekilleri bile bu kadar maaş almıyor. Sen nasıl alırsın diyorlar. Milletvekilleri 550 tane, ama Fatih Terim tek bir tane” gibi çok veciz bir yanıt vermişti “İmparator” hatırlarsanız. Allahtan Fatih Terim bir tane. Daha fazla olsaydı halimiz nice olurdu?!?
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Haftaya buluşabilmek umudu ile… Esen kalın.
Selam ve sevgiler sunuyorum değerli okurlar. Mali piyasaların deyim yerinde ise alev alev yandığı şu günlerde, Pekin 2008’den itibaren aklımı kurcalayan, Fenerbahçe’nin Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde kendi evinde karşılaştığı 5-2’lik hezimetle doruğa çıkan bir soru sorma isteği içindeyim. Soru şu: Ekonomik anlamda çok büyük sermaye birikimimiz olmasa da akıtılan onca paraya rağmen sportif alanda neden bu denli başarısızız biz?
Türk spor tarihini mercek altına aldığımızda karşılaştığımız durum kelimenin tam anlamı ile “içler acısı”! Birkaç küçük pırıltının dışında maalesef hiçbir sportif dalda dünyayı “ezdiğimiz” veya “dize getirdiğimiz” görülmüş bir durum değil. Haydi sayalım:
1. Futbolda Dünya Kupası Üçüncülüğü (Hiçbir Avrupalı ile oynamadığımız kupada Brezilya’dan iki kez çelme yedikten sonra yine Onların Kosta Rika’yı yenerek destek olması sonrasında Kore Cumhuriyeti’ni yenerek kürsünün üçüncü basamağına çıktığımız şampiyona),
2.Halterde Olimpiyat Şampiyonlukları ve Dünya Rekorları (“Devşirme” olan Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu’nun elde ettiği üstün derecelere rağmen salt Süleymanoğlu soyadını taşıyor diye Rusya’dan devşirilen ve ön adını bile anımsayamadığım halterci müsveddesi, geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkan ve her ne hikmetse üzeri örtülüveren halter milli takım kampındaki antrenör ve bayan sporcular arasında cereyan ettiği iddia edilen seks skandalı),
3. Galatasaray’ın tamamen “özel bir ruh” ile mücadele ettiği ve söke söke aldığı UEFA Kupası Şampiyonluğu (daha sonra maalesef kaybolan o “ruh”, hiçbir ruh çağırma seansında geri gelmediği gibi bundan sonra da geleceği de şüpheli)…
Birkaç tane de Yaşar Doğu döneminden kalma güreş başarısı… Ben sayabilecek başkaca bir başarı anımsayamıyorum. Ya siz?! Kış aylarında sosyetenin uğrak mekânı olan Kartalkaya, Palandöken, Erciyes, Uludağ gibi nice merkeze rağmen uluslar arası hiçbir kayak başarımızın olmayışı size de ironik gelmiyor mu? Caddelerimiz ve yollarımız maşallah yüzlerce Michael Schumacher ile dolu, ancak her ne hikmetse en çok trafik kazası bizde olduğu gibi, nüfusu İstanbul kadar, belki daha az olan Finlandiya adlı ülke; Hakkinen, Raikkönen, Marcus Grönholm, Tommi Makinen, Juha Kankkunen gibi onlarca otomobil sporları dünya şampiyonuna sahip. Geçtiğimiz birkaç sezonda Federasyon Başkanı babası Mümtaz Tahincioğlu’nun aleni torpili ile Formula 1’in alt serisi olan GP2’de yarışma fırsatı yakalayan Jason Tahinci(oğlu) fiyaskosu, bizim otomobil sporlarındaki en önemli “başarımız”! GP2’de her takımın birbirinin her şeyi ile aynı iki otomobili var ve bu iki otomobil arasında fark yaratması beklenen tek etken pilotaj kabiliyeti. Jason efendinin takım arkadaşları aynı otomobilden en yüksek verimi alıyor, galibiyetler kazanıyor, ilk üçe girip kürsü seremonisine katılıyorken, bu torpilli velet devamlı yerinde saydı ve her yarışta en yakın rakibinden 2-3 saniye yavaş turlar atabilme becerisini gösterdiği için övgüyü hak etti.
Herneyse… Tabuta çakılan en son çivi ise İstanbul’da, Şükrü Saraçoğlu “Cehennemi”nde oynanan ve Arsenal’in 19-20 yaşındaki gençleri ile Fener’i hallaç pamuğuna çevirdiği Şampiyonlar Ligi Grup Maçı. Ulusal gazetelerde iki haftadır sözleşmişçesine aynı söylemler: Arsenal’in çok deneyimli bir teknik direktörü var, O yerinde kalırken 3 büyükler 35 teknik adam değiştirdi, takımın altyapısı çok kuvvetli, Arsenal’in İngiltere dışında futbolcu yetiştirdiği ve genç yetenekleri “avladığı” futbol akademisi var vs. vs. E güzel; güzel de bunları yeni mi fark ettiniz? Fark etmek için çok mu araştırma yaptınız? Oysa birkaç sezon Football Manager oynasaydınız işlerin nasıl yürüdüğünden bihaber olmazdınız… Üzgünüm ki, popüler bir bilgisayar oyunu olan Football Manager’deki yapay zeka bu gerçeklerin farkında, biz ise yenice aymış vaziyetteyiz!!!
Ve can alıcı nokta: Geçtiğimiz hafta Türkiye Futbol Federasyonu ile A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim arasında imzalanan ve Terim’in muhteşem başarılarının (!) ödüllendirildiği aylık 260 bin YTL’ye denk gelen 3 milyon 120 bin YTL değerindeki yeni sözleşme… Terim’i futbolcuyken izlemedim. Ancak eskiler ne çamur futbolcu olduğunu anlatır dururlar “İmparator Hazretleri”nin. Oynadığı dönemlerde hakeme tüküren (Yok yok Terim’in eski öğrencilerinden olan Karpatlar’ın Maradonası Georghe Hagi’den bahsetmiyorum. Vakıa o da bir lama edası ile çok hakemi tükürüğe boğmuştur ya, neyse. Al sana bir ironik durum daha!), karşılıklı oynadığı rakipleri sinirlendirebilmek için her şeyi yapabilecek karakterde (Yok, vallahi Hagi değil anlattığım kişi!) bir futbolcu olan Terim, geçtiğimiz haftalarda oynanan Belçika maçında rakip takımın Teknik Direktörü Rene Van Der Eycen’e ettiği küfürlerle de gündeme gelmişti anımsayacaksınız. Ama hazret kendini çok geliştirmiş, artık İtalyanca da küfür edebiliyor! Van Der Eycen’e yaptığı el hareketi, İtalyanlarca eşi tarafından aldatılan erkekleri simgeleyen bir hareketti. Bir de aleyhinde yazı yazan gazeteci Osman Tamburacı’yı telefonla arayıp yedi ceddine ve hatta Tamburacı’nın meşhur bıyıklarına bile sinkaf etmesi var. Ve bugünkü Futbol Federasyonu O’nu ödüllendirerek aylık ücretini 260bin YTL’ye çıkardı. Eski maaşı hakkında yapılan spekülasyonlar için “Milletvekilleri bile bu kadar maaş almıyor. Sen nasıl alırsın diyorlar. Milletvekilleri 550 tane, ama Fatih Terim tek bir tane” gibi çok veciz bir yanıt vermişti “İmparator” hatırlarsanız. Allahtan Fatih Terim bir tane. Daha fazla olsaydı halimiz nice olurdu?!?
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Haftaya buluşabilmek umudu ile… Esen kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder