11 Şubat 2009 Çarşamba

022.16/06/2008 Sinopsis (Bolu Gazetesi)

Merhabalar değerli dostlar. Geçen hafta bana ayrılan yeri çabucak tükettiğimden bu hafta bir filmden bahsetmeye söz vermiştim anımsayacaksınız. Uzakdoğu sinemasının iki dev ismi Jackie Chan ve Jet Li’yi ilk kez bir arada izlediğimiz The Forbidden Kingdom (Yasak Krallık) bu film…
Günümüz dünyasında, New York’un ünlü Çin Mahallesi’nde başlıyor film. Jason adlı bir genç, Çin Mahallesi’ndeki bir antika dükkânının müdavimi olan Jason (Michael Angarano), dükkânın arka kısmında, daha önce sadece rüyalarında gördüğü bir asanın varlığını fark eder. Dükkânın yaşlı sahibi Jason’a asanın efsanevi Maymun Kral’a ait olduğunu ve ancak bir gezgin tarafından Maymun Kral’a teslim edilmesi gerektiğini söyler. Jason bir gün, okuldaki çetenin saldırısına uğrar ve çetenin liderinin zorlaması ile antikacıyı soymaları için onlara yardıma razı olur. Çetenin lideri, dükkânın sahibi yaşlı Çinli’yi vurur. Bu sırada Jason asayı kapıp binanın çatısına kaçar. Çetenin lideri Jason’ı aşağıya iter ve Jason gözlerini Çinli keşiş kostümü içinde, bir Çin kulübesinde açar. Elinde Maymun Kral’ın asasıyla bir gezgindir artık O. Bir yığın hareketli ve heyecanlı maceranın ardından Asa’yı sahibine teslim eder. Gösterdiği başarıdan dolayı ödüllendirilen Jason, kendine geldiğinde çatıdan düştüğünü anlar. Ancak ölmemiştir. Yaşadıklarınınsa hayal mi gerçek mi olduğu konusu henüz açıklığa kavuşmamışken, çete ile tekrar yüzleşmek zorunda kalır. Bir farkla: Bu kez süper bir Kung-Fu ustası gibi dövüşebilmektedir. Bir Uzakdoğu efsanesinin bu denli içten, sevimli, aksiyonla bezeli anlatılabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi inanın. Jackie Chan’in her zamanki muzipliği, Jet Li’nin akla zarar akrobatik Uzakdoğu figürleri, Yifei Liu’nun dupduru güzelliği ve Michael Angarano’nun usta oyuncuların yanında sırıtmayan becerisi ise oyunculuk anlamında filmin artılarından yalnızca birkaçı. Japonların “su bazlı” ve neredeyse birbirinin kopyası olan korku filmlerinden ve 2006 tarihli Yaratık gibi ışıltılara rağmen pek önemli bulmadığım Güney Kore sinemasından bıktığım için bir önyargı ile izledim aslında filmi. Şunu iddialı bir şekilde söyleyebilirim ki; Yasak Krallık, son yıllarda izlediğim en iyi filmlerden biri. Yönetmen Rob Minkoff’u kutlamak gerekiyor. Kariyerinde daha çok animasyon türünde örnekler veren Rob Minkoff’u, sevimli bir farenin maceralarının anlatıldığı Stuart Little adlı filmden anımsayanlarınız vardır belki de… Jackie Chan ve Jet Li’nin karşılıklı oynadığı ve yaklaşık beş dakika süren muhteşem kapışma sahnesi için filmin görsel açıdan en güzel yanı dersem sanırım abartmamış olurum. “Serçe” rolündeki Yifei Liu’nun ardından elbette!.. Mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum.
Son zamanlarda dost ahbap çevresinde bir DVD’den sıkça bahsediliyor. Türk Telekom bayilerinden ya da DVD dükkânlarından temin edebileceğiniz bu DVD, tahmin edeceğiniz gibi Cem Yılmaz’a ait. Bugüne değin iki bine yakın sahne şovuna çıkan ve performansı ile son derece beğeni toplayan Cem Yılmaz, Leman mizah dergisinde karikatüristken, dergiye ait Leman Kültür Merkezi’nde başladığı sahne şovunda, yaşadıklarını anlatımda kullandığı alışılagelmişin dışındaki tarz ile kendine geniş bir hayran kitlesi oluşturdu. Bugün, oynadığı reklam filmlerinin kamera arkası görüntüleri bile inanılmaz ölçüde yoğun bir ilgiye mazhar olan Cem Yılmaz’ın çizgisini, yani karikatürist yönünü daha çok beğenirim aslında. Yetmişli yılların efsane mizah dergisi, Gırgır ve Fırt’ın atası Akbaba’da çizen Tayfur Şapolyo’nun müthiş çizgisine çok benzetirim Cem Yılmaz’ın çizgisini(Çok ayrıntıya girme Tansel, yaşın ortaya çıkacak!!!). Kızılmaske ve Süpermen gibi süper kahramanları, bir Türk gibi anlattığı karikatürleri ve bunlarda kullandığı harika esprileri çok beğenirim. Bahsettiğim DVD’ye dönersek eğer; ilk günlerden bugüne değin devamlı surette kendini yenileyen “Bir Tat Bir Doku” adlı bu şovun en güncel versiyonu diyebiliriz DVD’de sunulan kayda. DVD’nin içeriğinde üç saate yakın sahne performansı ve Ekstralar mevcut. Ekstralarda, sahne performansında olmayan, ancak daha önceki gösterilerde kullanılan birkaç şakayı izleme şansınız var. Özellikle Anadolu Rock yapmak isteyenlere verdiği on maddelik tüyolar listesi gerçekten harika. Bugüne değin Cem Yılmaz’ı sahnede canlı izleme şansınız olmadıysa bile bahsettiğim DVD size adeta bu deneyimi yaşatıyor diyebilirim. Karamsar bir dönemde bile olsanız sizi güldürebilecek, moralinizi düzeltebilecek kadar iyi.
Bu haftanın üzerinde konuşmak istediğim son mevzusu, The Illusionist (Sihirbaz) ve The Prestige (Prestij) adlı filmlerin ardından bu kez ünlü Harry Houdini’yi de konuya dâhil eden bir başka illüzyonist filmi olan Death Defying Acts (Tehlikeli İlişkiler) adlı film. Daha önce birkaç kez daha yabancı filmlere Türkçe isim koyma hakkında konuşmuştuk anımsayacaksınız. Bu da o tür facia çevirilerden biri. Ünlü gözbağcılık (illüzyon) üstadı Houdini’nin ölüme meydan okuyan (ya da öyle görünen) numaralarına atıfta bulunan filmin orijinal ismini Öldüren Cazibe diye çeviren “zeki” arkadaşla tanışmak isterim doğrusu! Her neyse, ana teması gözbağcılık olan iki sağlam filmin ardından Death Defying Acts biraz yavan kalmış. Bayan yönetmen Gillian Anderson, kariyerinde pek de büyük işler başarmış bir yönetmen değil. Bu durum, filmin yavanlığına da yansıyor. Anderson’un en önemli filmi diyebileceğimiz yapımsa 1997 yılı mahsulü olan ve Ralph Fiennes ile Cate Blanchett’in başrolde gözüktüğü Oscar and Lucinda (Oscar ve Lucinda) adlı film. Öldüren Cazibe’de aslına bakarsanız Catherine Zeta-Jones dışında ilginç bir nokta bulma olasılığı zayıf.
Bu haftalık bu kadar diyelim. Önümüzdeki Pazartesi tekrar buluşabilmeyi arzu ediyor, hepinize sevgilerimi sunuyorum.

Hiç yorum yok:

161 - 25.09.2025 - DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ (Göynük Gazetesi)

  DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ ...