Sevgiler sunarak bu haftanın siz değerli okuyucularımıza sağlık, mutluluk ve şans getirmesini diliyorum.
Geçtiğimiz günlerde Vatan Gazetesi yazarı Can Ataklı'nın köşesinde dile getirdiği özelliklerden hareketle, Hollywood'un, neredeyse tüm filmlerinde görmeye aşina olduğumuz klişelere el atmaya karar verdim. Okuyunca sizler de şaşırabilir hatta bazı noktalarda gülebilirsiniz. Zira bugüne değin izlediğimiz filmleri bir de bu gözle değerlendirdiğimizde Hollywood'un bu kadar sığ olduğuna mı, yoksa bizleri bu kadar salak sandığına mı kanaat getirmeliyiz bunu sizlerin yorumuna bırakacağım.
Macera filmlerinin neredeyse tümünde rastladığımız striptiz bar sahnesi ile başlayalım. Polis araştırmaları sırasında mutlaka uğranılması gereken bir yerdir striptiz barlar. Ya arka planda sahnede dans eden bir sitriptizci vardır ya da konuya müdahil tiplere kucak dansı yapan bir dansçı.
Tüm telefon numaraları 555 ile başlar. Hatta bu duruma bir özeleştiri sayabilir miyiz bilmem ama; 1993 yılı yapımı Last Action Hero (Son Muhteşem Kahraman) adlı filmde sihirli bileti ile gerçek dünyadan film dünyasına geçiş yapan çocuk karakter Danny Madigan, video dükkanında rastladıkları çok güzel bir kıza telefon numarasını sormadan evvel, onun telefon numarasının 555 ile başladığı üzerine bahse girer Arnold Schwarzennegger ile. Elbette haklı çıkar!
Kahramanlarımızın çoğu akrabadır. Zira hep aynı soyadlarına sahiptirler: McCoy, Donahue, McNamara, Connor ya da O’Connor, O’Neil gibi onlarcası!.. Bu yönden bağımsız sinemanın en önemli temsilcileri olan ve son Akademi Ödülleri töreninde En İyi Yönetmen Oscar'ı kazanan Coen Kardeşler'i fazlasıyla severim. Filmlerindeki karakterlere garip isimler bulma konusunda çok başarılıdırlar zira... Örnek mi? Fargo'daki Jerry Lundegaard, Marge ve Norm Grunderson, The Hudsucker Proxy'deki Waring Hudsucker ve Thorstenson Finlandson, Raising Arizona'dki H.I. McDunnuogh ve No Country For Old Men'deki Llewelyn Moss ve acımasız katil Anton Chigurh gibi alâmetifarika isimler...
Yaya kovalamaca sahnelerinde, yılın hangi gününde olursa olsun kahramanımız mutlaka bir tören alayına rastlar ve izini kaybettirir. Akla ilk gelen örnek; 1993 yapımı The Fugitive (Kaçak) adlı filmde Dr. Richard Kimble rolünü oynayan Harrison Ford'un, peşindeki FBI ajanlarından kaçarken İrlanda'yla ilgili bir kutlama yürüyüşüne denk gelip izini kaybettirmesidir.
Uçaklarda her nasılsa pilotlar safdışı kalır ve yolcu listesinde bulunan ve havacılıkta kötü bir geçmişi olan vatandaş, kokpite geçerek kule ile temas kurar. Muhtemelen uçağı tasarlayan mühendis de kulenin oralarda hazır beklemektedir ve ondan alınan talimatlarla uçak sağ salim alana indirilir. “Adam zaten pilot, niye talimat alsın ki?” diyorsanız onun da klişesi hazırdır: Uçağı indirecek pilot eskisi vatandaş görevden askıya alınalı beri teknoloji çok çok ilerlemiştir ve “çelik kuş”u alana indirebilecek talimatları dünya üzerinde bilen bir tek kişi, uçağı inşa eden mühendistir!
Çok katlı binaların, gökdelenlerin havalandırma sistemi mükemmel bir saklanma yeridir. Özellikle teröristlerin ya da kötü adamların aklına sizi orada aramak gelmez. Gelse de başka bir olay olur, tam sizi bulacakları sırada oradan ayrılmak zorunda kalırlar. Ayrıca ilk defa gidilen bir bina bile olsa, havalandırmaların planı kahramanımızın elinde olmasa da havalandırma sisteminin tünellerinin kahramanımızı ilk denemesinde istediği odaya kadar götürmesi mucize değilse nedir?
Taksi ile seyahat eden kahramanımızın, gitmek istediği yere vardığında cüzdanını kontrol etmesine zerre kadar gerek yoktur. Elini cebine atıp, ilk ulaştığı parayı taksiciye uzatması yeterlidir. Çünkü uzattığı para tam da taksimetrenin yazdığı paradır. Bu klişe zaman zaman “üstü kalsın” tarzı salak bir replikle süslenerek, saçmalığa tüy dikilir!
Ailenin annesi erkenden kalkar. Krepler, donutlar yapar, jambonlu yumurtalar hazırlar, taze sıkılmış meyve suları, kahve ve bilumum kahvaltılık malzemelerle mükellef bir sofra oluşturur. Ama bunca şeyi yaparken herhalde ev ahalisini zamanında kaldırmayı unutuverir ki, ne ailenin babasının ne de çocukların bu mükellef sofradan faydalanacak kadar zamanı olmaz. Baba, anneye bir öpücük kondurup “hoşçakal” der, çocukların sevisi ise (şu arkasında School Bus yazan 1960 model eski, sarı otobüs) çoktan gelmiştir. Gitti onca hazırlık! Eh be kadıncağız, o kadar uğraşacağına aile bireylerini azcık erken uyandırsan, bunca malzeme heba olmayacak!
Zaman ayarlı bombaların tümünün üzerinde devasa dijital göstergeler vardır. Kahramanımız da her seferinde kırmızı kabloyu mu yoksa mavi olanı mı keseceği üzerine büyük bir ikilem yaşar. Bu arada, ya bombayı bertaraf edeceğinden son derece emindir, ya da canını bile ortaya koymuştur ki son saniyeye kadar bu ikilemden kurtulup bombayı devre dışı bırakamaz. Her ne hikmetse ilham son saniyede gelir ve kahramanımız doğru kabloyu keserek büyük bir faciayı canı pahasına önler. İlginçtir ki şefi onu, bu kural tanımaz tutumundan dolayı açığa alır.
Açığa alınmak deyince; detektifler, üzerinde çalıştıları davayı sadece açığa alındıklarında çözebilme yeteneğine sahiptir. Resmiyet Hollywood dünyasında iyi bir şey değildir.
Bir de ortak çalışır Hollywood dünyasında polisler hep. Ama ne hikmetse hep zıt karakterli olurlar. Biri kurallara sıkı sıkıya bağlı bir tipken diğeri daima asi, kuraldışı oynayan biridir. Demek ki işe alım prosedüründe, bu ters karakterli adamları kesin olarak eşleştirebilmek için kişilik testleri uygulanmaktadır! En güzel örneğini Lethal Weapon (Öldüren Silah) serisinde Roger Nortaugh ve Martin Riggs rolünü oynayan Danny Glover ve Mel Gibson vermiştir.
Polisler dedik, onlarla devam edelim. Her polis mutlaka teğmen ya da çoğunlukla çavuştur. Bunlarda rütbesiz polis bulunmaz!
Son olarak, bir ataç veya kredi kartı kullanarak neredeyse tüm kapılar açılabilir. Bakınız; Terminator II: The Judgement Day adlı filmdeki Sarah Connor (Linda Hamilton) karakteri. Aynı kağıt atacı ile hem kendisini yatağa bağlayan kemerin kilidini hem de kilitli bulunduğu odanın kapısını açar!
Aklınıza gelen ve benim atladığım örnekleri lütfen bizimle paylaşın. E-posta adresimizi biliyorsunuz: sinopsis.bolugazetesi@gmail.com. Haftaya Pazartesi günü buluşuncaya kadar sevgiler sunuyorum.
Geçtiğimiz günlerde Vatan Gazetesi yazarı Can Ataklı'nın köşesinde dile getirdiği özelliklerden hareketle, Hollywood'un, neredeyse tüm filmlerinde görmeye aşina olduğumuz klişelere el atmaya karar verdim. Okuyunca sizler de şaşırabilir hatta bazı noktalarda gülebilirsiniz. Zira bugüne değin izlediğimiz filmleri bir de bu gözle değerlendirdiğimizde Hollywood'un bu kadar sığ olduğuna mı, yoksa bizleri bu kadar salak sandığına mı kanaat getirmeliyiz bunu sizlerin yorumuna bırakacağım.
Macera filmlerinin neredeyse tümünde rastladığımız striptiz bar sahnesi ile başlayalım. Polis araştırmaları sırasında mutlaka uğranılması gereken bir yerdir striptiz barlar. Ya arka planda sahnede dans eden bir sitriptizci vardır ya da konuya müdahil tiplere kucak dansı yapan bir dansçı.
Tüm telefon numaraları 555 ile başlar. Hatta bu duruma bir özeleştiri sayabilir miyiz bilmem ama; 1993 yılı yapımı Last Action Hero (Son Muhteşem Kahraman) adlı filmde sihirli bileti ile gerçek dünyadan film dünyasına geçiş yapan çocuk karakter Danny Madigan, video dükkanında rastladıkları çok güzel bir kıza telefon numarasını sormadan evvel, onun telefon numarasının 555 ile başladığı üzerine bahse girer Arnold Schwarzennegger ile. Elbette haklı çıkar!
Kahramanlarımızın çoğu akrabadır. Zira hep aynı soyadlarına sahiptirler: McCoy, Donahue, McNamara, Connor ya da O’Connor, O’Neil gibi onlarcası!.. Bu yönden bağımsız sinemanın en önemli temsilcileri olan ve son Akademi Ödülleri töreninde En İyi Yönetmen Oscar'ı kazanan Coen Kardeşler'i fazlasıyla severim. Filmlerindeki karakterlere garip isimler bulma konusunda çok başarılıdırlar zira... Örnek mi? Fargo'daki Jerry Lundegaard, Marge ve Norm Grunderson, The Hudsucker Proxy'deki Waring Hudsucker ve Thorstenson Finlandson, Raising Arizona'dki H.I. McDunnuogh ve No Country For Old Men'deki Llewelyn Moss ve acımasız katil Anton Chigurh gibi alâmetifarika isimler...
Yaya kovalamaca sahnelerinde, yılın hangi gününde olursa olsun kahramanımız mutlaka bir tören alayına rastlar ve izini kaybettirir. Akla ilk gelen örnek; 1993 yapımı The Fugitive (Kaçak) adlı filmde Dr. Richard Kimble rolünü oynayan Harrison Ford'un, peşindeki FBI ajanlarından kaçarken İrlanda'yla ilgili bir kutlama yürüyüşüne denk gelip izini kaybettirmesidir.
Uçaklarda her nasılsa pilotlar safdışı kalır ve yolcu listesinde bulunan ve havacılıkta kötü bir geçmişi olan vatandaş, kokpite geçerek kule ile temas kurar. Muhtemelen uçağı tasarlayan mühendis de kulenin oralarda hazır beklemektedir ve ondan alınan talimatlarla uçak sağ salim alana indirilir. “Adam zaten pilot, niye talimat alsın ki?” diyorsanız onun da klişesi hazırdır: Uçağı indirecek pilot eskisi vatandaş görevden askıya alınalı beri teknoloji çok çok ilerlemiştir ve “çelik kuş”u alana indirebilecek talimatları dünya üzerinde bilen bir tek kişi, uçağı inşa eden mühendistir!
Çok katlı binaların, gökdelenlerin havalandırma sistemi mükemmel bir saklanma yeridir. Özellikle teröristlerin ya da kötü adamların aklına sizi orada aramak gelmez. Gelse de başka bir olay olur, tam sizi bulacakları sırada oradan ayrılmak zorunda kalırlar. Ayrıca ilk defa gidilen bir bina bile olsa, havalandırmaların planı kahramanımızın elinde olmasa da havalandırma sisteminin tünellerinin kahramanımızı ilk denemesinde istediği odaya kadar götürmesi mucize değilse nedir?
Taksi ile seyahat eden kahramanımızın, gitmek istediği yere vardığında cüzdanını kontrol etmesine zerre kadar gerek yoktur. Elini cebine atıp, ilk ulaştığı parayı taksiciye uzatması yeterlidir. Çünkü uzattığı para tam da taksimetrenin yazdığı paradır. Bu klişe zaman zaman “üstü kalsın” tarzı salak bir replikle süslenerek, saçmalığa tüy dikilir!
Ailenin annesi erkenden kalkar. Krepler, donutlar yapar, jambonlu yumurtalar hazırlar, taze sıkılmış meyve suları, kahve ve bilumum kahvaltılık malzemelerle mükellef bir sofra oluşturur. Ama bunca şeyi yaparken herhalde ev ahalisini zamanında kaldırmayı unutuverir ki, ne ailenin babasının ne de çocukların bu mükellef sofradan faydalanacak kadar zamanı olmaz. Baba, anneye bir öpücük kondurup “hoşçakal” der, çocukların sevisi ise (şu arkasında School Bus yazan 1960 model eski, sarı otobüs) çoktan gelmiştir. Gitti onca hazırlık! Eh be kadıncağız, o kadar uğraşacağına aile bireylerini azcık erken uyandırsan, bunca malzeme heba olmayacak!
Zaman ayarlı bombaların tümünün üzerinde devasa dijital göstergeler vardır. Kahramanımız da her seferinde kırmızı kabloyu mu yoksa mavi olanı mı keseceği üzerine büyük bir ikilem yaşar. Bu arada, ya bombayı bertaraf edeceğinden son derece emindir, ya da canını bile ortaya koymuştur ki son saniyeye kadar bu ikilemden kurtulup bombayı devre dışı bırakamaz. Her ne hikmetse ilham son saniyede gelir ve kahramanımız doğru kabloyu keserek büyük bir faciayı canı pahasına önler. İlginçtir ki şefi onu, bu kural tanımaz tutumundan dolayı açığa alır.
Açığa alınmak deyince; detektifler, üzerinde çalıştıları davayı sadece açığa alındıklarında çözebilme yeteneğine sahiptir. Resmiyet Hollywood dünyasında iyi bir şey değildir.
Bir de ortak çalışır Hollywood dünyasında polisler hep. Ama ne hikmetse hep zıt karakterli olurlar. Biri kurallara sıkı sıkıya bağlı bir tipken diğeri daima asi, kuraldışı oynayan biridir. Demek ki işe alım prosedüründe, bu ters karakterli adamları kesin olarak eşleştirebilmek için kişilik testleri uygulanmaktadır! En güzel örneğini Lethal Weapon (Öldüren Silah) serisinde Roger Nortaugh ve Martin Riggs rolünü oynayan Danny Glover ve Mel Gibson vermiştir.
Polisler dedik, onlarla devam edelim. Her polis mutlaka teğmen ya da çoğunlukla çavuştur. Bunlarda rütbesiz polis bulunmaz!
Son olarak, bir ataç veya kredi kartı kullanarak neredeyse tüm kapılar açılabilir. Bakınız; Terminator II: The Judgement Day adlı filmdeki Sarah Connor (Linda Hamilton) karakteri. Aynı kağıt atacı ile hem kendisini yatağa bağlayan kemerin kilidini hem de kilitli bulunduğu odanın kapısını açar!
Aklınıza gelen ve benim atladığım örnekleri lütfen bizimle paylaşın. E-posta adresimizi biliyorsunuz: sinopsis.bolugazetesi@gmail.com. Haftaya Pazartesi günü buluşuncaya kadar sevgiler sunuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder