11 Şubat 2009 Çarşamba

002.25.09.2008.Kırmızı Kalemli İnsanlar

Kırmızı Kalemli İnsanlar

Merhabalar. Geçen hafta yayımlanan ilkyazımızın başlığı 3üncü Köy yerine, tarihin tozlu raflarına kaldırmaya yeltendiğimiz sinopsis diye çıkınca şaşırdık önce. Bir dejavünün içinde olduğumuzu düşündük. Ancak teknik düzeydeki bu ufacık aksaklığın çözülmesi ile rahatladık. Bir de, her konuda görüşlerinizi iletebileceğiniz yeni bir e-posta adresi edindik: 3uncukoy@windowslive.com. Elektronik mektuplarınızı bekliyoruz.
Televizyon kameralarını gördüğümüzde kendimizden geçmemizin sebebini çözemedim, çözemeyeceğim de… Uzatılan her mikrofona, sorulan her soruya, adeta bir uzman edası ile cevap veren, bunu yaparken de saçmalardan en güzel seçmeleri sunabilen bir toplum olduk maalesef. Herkes her konuda bilgili, ayrıca yapılan hiçbir şeyi de beğenmez vaziyette… Bu durum bana ressam ve öğrencisi arasında geçen şu anekdotu anımsatıyor:
Usta bir ressam genç öğrencisine, eğitimini tamamlaması için bir öneride bulunmuş. Öneriye göre, yaptığı son resmi kentin en kalabalık meydanına götürüp, birkaç gün boyunca herkesin göreceği şekilde sergilemesi gerekiyormuş. Genç adam tam kapıdan çıkmak üzereyken, ustası yanına birkaç kırmızı kalem alması gerektiğini söylemiş ve eklemiş: “Tabloyu bıraktığın yere bir de lütfen beğenmediğiniz yerleri bu kalemlerle işaretleyiniz diye bir not yazmalısın.” Çırak, ustasının dediğini yapıp, doğru en kalabalık meydana koşmuş yaptığı resimle. Kalemleri tablonun yanına bırakıp, notu da en görünür yere iliştirmiş tabii. Aradan birkaç gün geçmiş, ustası bu kez, gidip resme bakmasını istemiş genç öğrencisinden.Merakla koşmuş meydana ki; ne görsün? Yaptığı güzelim resmin, kırmızı kalemle işaretlenmiş çarpılardan neredeyse görünmüyor. Boynu bükük, hüsran içinde dönmüş ustasının yanına.Ustası üzülmemesini, resme devam etmesini önermiş. Biraz daha hırslı, biraz daha cesur davranmış bu kez. Resmi tamamladığında, yine aynı meydana gitmek üzere hazırlanırken, ustası bu kez, kırmızı kalemleri bırakıp, yerine bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ve birkaç fırça almasını salık vermiş. Elbette benzer bir notla: “Beğenmediğiniz yerleri lütfen düzeltir isiniz?” Bir hafta sonra, genç adam sabırsızlıkla meydana koşmuş. Bir de bakmış ki; resminde tek bir fırça darbesi, fazladan bir renk, bir şekil yok. Mutluluktan uçarcasına ustasına koşmuş, “Nihayet” demiş, “Resmimi beğendiler. Kimse elini sürmemiş boyalara. Kimse düzeltme yapmamış.” Ustası durumu şöyle özetlemiş genç adama: “İlkinde insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağıyla karşılaşabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar bile, gelip senin resmini karaladı. İkincisinde onlardan yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemez.”Dolayısıyla;1) Ne yaptığın hakkında bilgi sahibi olmayan insanlardan emeğinin maddi ya da manevi karşılığını alamazsın,
2) Değerini bilmeyenlere emeğini sunmamalısın,
3) Asla bilmeyenle tartışmamalısın.
Memleketin hal-i pür melaline bakınca, meydanlar dolusu “kırmızı kalemli” insanlar görmek zor değil. Hele dediğim gibi ekranlarda... Kimse önündeki resmi düzeltecek kadar bilgi sahibi değil ama iş karalamaya gelince, Allah ne verdiyse... Oysa ki kişi hayatını bilgiye ve emeğe dayandırdıysa, sadece kapasitesindeki insanlara kulak vermeli.
Haftaya tekrar görüşelim sevgili dostlar… Sağlıcakla kalın.

Hiç yorum yok:

161 - 25.09.2025 - DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ (Göynük Gazetesi)

  DALLAS'TAN TİKTOK'A KUŞAKLARIN İZLEME SERÜVENİ ...