“İvedik”leşen Şahan Gökbakar
Merhaba değerli okurlar. Kalitesizliğin her yönü ile yaşantımıza etki ettiği bir dönemdeyiz. Sıkça kullanılan tabirle “daha dibi bulamadık”. Bir bulsak o dibi, sıçrama yapmak için fırsatımız olacak ama… Geçtiğimiz gün ulusal gazetelerden birinde yayımlanan Şahan Gökbakar söyleşisi, dibi bulamadığımızın kanıtı gibi.
Şahan’ı TV8’de yayımlanan ve yeteneklerini ilk kez gösterme şansı yakaladığı Zoka adlı ayaküstü yarışma programı ile anımsıyorum. Yolda karşılaştığı insanlara ayaküstü sorular soran ve aldığı doğru cevaplar karşılığında cüz’i miktarlarda paralar dağıtan bu gizli kamera yarışmasındaki enerjisi ve ekrandan yansıyan yeteneği ile kısa süre içinde aynı kanalda Dikkat Şahan Çıkabilir adlı anti-medya tarzı komedi programını yapmaya başladı. Özgün bir yapım olan bu programda çeşitli tiplemeleri izleyiciye, özellikle de genç izleyiciye sevdirmeyi başaran Gökbakar, günden güne de popülaritesini artırıyordu. Her popüler yapımın başına gelen talih kuşu (ya da felaket) Dikkat Şahan Çıkabilir’in de başına geldi ve program o günlerde çok izlenen atv kanalına transfer oldu. Var mısın Yok musun yarışmasının yapımcısı Acun Ilıcalı’nın aynı dönemde kotardığı Acun Firarda adlı gezi programını “ti”ye aldığı Acur tiplemesi nedeni ile Ilıcalı ile yaşadığı polemik, düşen popülaritesini yükseltmeye yetmedi. Tiyatro sanatçısı Rutkay Aziz’in kızı Doğa Rutkay ile yaşadığı “aşk” ile gündemde kalmaya çalışan Gökbakar, yayımdan kaldırılan programı nedeni ile sıkıntı yaşarken NTV kanalında Kime Diyorum Ben adında bir program yapmaya başladı. Daha önceki dönemde de kullandığı Recep İvedik tiplemesinin her nedense çok tutulmasının ardından bu tiplemeyi beyaz perdeye taşımaya karar veren komedyen, kendince doğru bir karar verdiğini, filmin 4 milyondan fazla izleyiciyle buluşması sonucu fark etti. Filmin sadece tanıtımı bile Youtube video paylaşım servisinde 9 milyondan fazla kez izlenmişti. Rakamların gösterge kabul edilmesi halinde Türk Sinema Tarihi’nin en çok izlenen yapımı olan film kimilerine göre (ki bu gruba ben de dâhilim) kocaman bir balondan ibaretti. İlköğretim seviyesinin bile altında “espri”ler, kötü oyunculuk, kardeşi Togan Gökbakar’ın kötü yönetimi… Kısacası her anlamda başarısız kabul edilmesi gereken, izleyiciye hiçbir şey veremeyen bu yapımın kazandırdığı müthiş popülarite sayesinde Şahan, "en büyük benim" düşüncesine kapıldı. Sevgilisi Doğa Rutkay da ondan aşağı kalmadı elbette fanatizmde. Cem Yılmaz’ın AROG adlı filmine gittiğini, hiç beğenmediğini, sinema salonundaki hiç kimsenin de filmi beğenmediğini, hatta film sırasında bir süre uyuduğunu söylemesi kişisel kanaatimce hiç etik değildi. Gerçekten başarılı iseniz bu tarz salvolara ihtiyacınız olmamalı. Ben de Recep İvedik’i bitiremeyen izleyicilerdenim mesela. Recep İvedik’in kaymağını yemeye devam edeceği anlaşılan Şahan, filmin devamı niteliğindeki Recep İvedik 2 ile beyazperdede boy göstermeye hazırlanıyor. Filmin ön gösterimini izleyen eleştirmenlere göre ilkini aşamamış, bol küfürlü ve başarısız bir film olmaya aday görülen film yakında sinema salonlarında izleyicisini bekliyor olacak.
Ancak benim asıl değinmek istediğim, Şahan Gökbakar’ın “sayısal” başarısı değil, en başta sizlere çıtlattığım söyleşisi. Söyleşide, ilk filmin tanıtımında dile getirilen bir düşünceyi, bu kez ciddi ciddi savunan Gökbakar, facebook ve myspace gibi topluluk sitelerinin saçma sapan uygulamalar olduğunu, “antisosyal abazanlar” ve “amele” tiplerle dolu olduğunu söyleyerek bence çok büyük bir gafa imza attı. Söylediklerinin ne denli vahim şeyler olduğunu anlatabilmek adına aynen aktarmak istiyorum:
“Bu siteler niye bu kadar popüler, abazanlıktan! Ne diyeyim yani... Hepsi de antisosyal abazanlar işte. Benim etrafımda da çok arkadaşım var “Bakalım yeni balıklar gelmiş mi, kız düşmüş mü?” diye o siteleri dolaşan! Bu ne ya? O sitelerde eski arkadaşlarını buluyormuş insanlar... Aman ne bulacağım ilkokul arkadaşlarımı, hepsi sümüklü çocuklardı. Kafasını yardığım eski arkadaşımı ne diye arayıp bulayım, niye kendimi hatırlatayım da çocuk yeniden benim peşime düşsün! O sitelere üye olanların arkadaş listelerinde 400’e yakın isim var. Gerçekçi mi bu? İnsanların 350-400 tane arkadaşı olamaz ki... Bu insana özgü bir şey değil yani. Başka bir sıfatın varsa olur, ama insan sıfatın varsa olmaz! Bu siteler modern buluşma noktaları bana kalırsa. Tehlikeli de aynı zamanda... Kişiyi aldatmaya da iter, evlilik de yıkar. Rezalet bir şey işte... Bir de hakikaten bu siteler amele kaynıyor.”
Facebook tarzı sitelerin misyonuna inanmazsın ona hak veririm. Ancak hiç kimsenin, özellikle de bu denli göz önünde olan, popüler ikonların, hiç kimseyi bu sitelere üye oluyor diye yargılamaya ve aşağılamaya hakkı olmadığına inanıyorum. Şahan Gökbakar’ın unutmaması gereken nokta, kendisini “para ödeyerek” sinemada izleyen 4 milyonu aşkın izleyicinin arasında, “amele” diye aşağıladığı insanların da bulunabileceğidir. Şahan Gökbakar izleyicisini “müşteri” olarak görmekten bir an önce vazgeçip, eğer “varsa” sanatını konuşturmalı ve Recep İvedik’ten başka tiplemeleri de başarı ile canlandırabileceğini göstermelidir. Gerçek “sanatçı”lara yakışan budur…
Haftaya buluşabilmek umudu ile hepinize sevgilerimi sunuyorum değerli okurlar.
Merhaba değerli okurlar. Kalitesizliğin her yönü ile yaşantımıza etki ettiği bir dönemdeyiz. Sıkça kullanılan tabirle “daha dibi bulamadık”. Bir bulsak o dibi, sıçrama yapmak için fırsatımız olacak ama… Geçtiğimiz gün ulusal gazetelerden birinde yayımlanan Şahan Gökbakar söyleşisi, dibi bulamadığımızın kanıtı gibi.
Şahan’ı TV8’de yayımlanan ve yeteneklerini ilk kez gösterme şansı yakaladığı Zoka adlı ayaküstü yarışma programı ile anımsıyorum. Yolda karşılaştığı insanlara ayaküstü sorular soran ve aldığı doğru cevaplar karşılığında cüz’i miktarlarda paralar dağıtan bu gizli kamera yarışmasındaki enerjisi ve ekrandan yansıyan yeteneği ile kısa süre içinde aynı kanalda Dikkat Şahan Çıkabilir adlı anti-medya tarzı komedi programını yapmaya başladı. Özgün bir yapım olan bu programda çeşitli tiplemeleri izleyiciye, özellikle de genç izleyiciye sevdirmeyi başaran Gökbakar, günden güne de popülaritesini artırıyordu. Her popüler yapımın başına gelen talih kuşu (ya da felaket) Dikkat Şahan Çıkabilir’in de başına geldi ve program o günlerde çok izlenen atv kanalına transfer oldu. Var mısın Yok musun yarışmasının yapımcısı Acun Ilıcalı’nın aynı dönemde kotardığı Acun Firarda adlı gezi programını “ti”ye aldığı Acur tiplemesi nedeni ile Ilıcalı ile yaşadığı polemik, düşen popülaritesini yükseltmeye yetmedi. Tiyatro sanatçısı Rutkay Aziz’in kızı Doğa Rutkay ile yaşadığı “aşk” ile gündemde kalmaya çalışan Gökbakar, yayımdan kaldırılan programı nedeni ile sıkıntı yaşarken NTV kanalında Kime Diyorum Ben adında bir program yapmaya başladı. Daha önceki dönemde de kullandığı Recep İvedik tiplemesinin her nedense çok tutulmasının ardından bu tiplemeyi beyaz perdeye taşımaya karar veren komedyen, kendince doğru bir karar verdiğini, filmin 4 milyondan fazla izleyiciyle buluşması sonucu fark etti. Filmin sadece tanıtımı bile Youtube video paylaşım servisinde 9 milyondan fazla kez izlenmişti. Rakamların gösterge kabul edilmesi halinde Türk Sinema Tarihi’nin en çok izlenen yapımı olan film kimilerine göre (ki bu gruba ben de dâhilim) kocaman bir balondan ibaretti. İlköğretim seviyesinin bile altında “espri”ler, kötü oyunculuk, kardeşi Togan Gökbakar’ın kötü yönetimi… Kısacası her anlamda başarısız kabul edilmesi gereken, izleyiciye hiçbir şey veremeyen bu yapımın kazandırdığı müthiş popülarite sayesinde Şahan, "en büyük benim" düşüncesine kapıldı. Sevgilisi Doğa Rutkay da ondan aşağı kalmadı elbette fanatizmde. Cem Yılmaz’ın AROG adlı filmine gittiğini, hiç beğenmediğini, sinema salonundaki hiç kimsenin de filmi beğenmediğini, hatta film sırasında bir süre uyuduğunu söylemesi kişisel kanaatimce hiç etik değildi. Gerçekten başarılı iseniz bu tarz salvolara ihtiyacınız olmamalı. Ben de Recep İvedik’i bitiremeyen izleyicilerdenim mesela. Recep İvedik’in kaymağını yemeye devam edeceği anlaşılan Şahan, filmin devamı niteliğindeki Recep İvedik 2 ile beyazperdede boy göstermeye hazırlanıyor. Filmin ön gösterimini izleyen eleştirmenlere göre ilkini aşamamış, bol küfürlü ve başarısız bir film olmaya aday görülen film yakında sinema salonlarında izleyicisini bekliyor olacak.
Ancak benim asıl değinmek istediğim, Şahan Gökbakar’ın “sayısal” başarısı değil, en başta sizlere çıtlattığım söyleşisi. Söyleşide, ilk filmin tanıtımında dile getirilen bir düşünceyi, bu kez ciddi ciddi savunan Gökbakar, facebook ve myspace gibi topluluk sitelerinin saçma sapan uygulamalar olduğunu, “antisosyal abazanlar” ve “amele” tiplerle dolu olduğunu söyleyerek bence çok büyük bir gafa imza attı. Söylediklerinin ne denli vahim şeyler olduğunu anlatabilmek adına aynen aktarmak istiyorum:
“Bu siteler niye bu kadar popüler, abazanlıktan! Ne diyeyim yani... Hepsi de antisosyal abazanlar işte. Benim etrafımda da çok arkadaşım var “Bakalım yeni balıklar gelmiş mi, kız düşmüş mü?” diye o siteleri dolaşan! Bu ne ya? O sitelerde eski arkadaşlarını buluyormuş insanlar... Aman ne bulacağım ilkokul arkadaşlarımı, hepsi sümüklü çocuklardı. Kafasını yardığım eski arkadaşımı ne diye arayıp bulayım, niye kendimi hatırlatayım da çocuk yeniden benim peşime düşsün! O sitelere üye olanların arkadaş listelerinde 400’e yakın isim var. Gerçekçi mi bu? İnsanların 350-400 tane arkadaşı olamaz ki... Bu insana özgü bir şey değil yani. Başka bir sıfatın varsa olur, ama insan sıfatın varsa olmaz! Bu siteler modern buluşma noktaları bana kalırsa. Tehlikeli de aynı zamanda... Kişiyi aldatmaya da iter, evlilik de yıkar. Rezalet bir şey işte... Bir de hakikaten bu siteler amele kaynıyor.”
Facebook tarzı sitelerin misyonuna inanmazsın ona hak veririm. Ancak hiç kimsenin, özellikle de bu denli göz önünde olan, popüler ikonların, hiç kimseyi bu sitelere üye oluyor diye yargılamaya ve aşağılamaya hakkı olmadığına inanıyorum. Şahan Gökbakar’ın unutmaması gereken nokta, kendisini “para ödeyerek” sinemada izleyen 4 milyonu aşkın izleyicinin arasında, “amele” diye aşağıladığı insanların da bulunabileceğidir. Şahan Gökbakar izleyicisini “müşteri” olarak görmekten bir an önce vazgeçip, eğer “varsa” sanatını konuşturmalı ve Recep İvedik’ten başka tiplemeleri de başarı ile canlandırabileceğini göstermelidir. Gerçek “sanatçı”lara yakışan budur…
Haftaya buluşabilmek umudu ile hepinize sevgilerimi sunuyorum değerli okurlar.
1 yorum:
Öncelikle yazı çok akıcı ve anlamlı olmuş. Söylediklerine sonuna kadar katılıyorum. Recep İvedik'i izlerken keyif aldım. Ancak gülmek istediğim için keyif aldım. Bir film olarak değerlendirildiğinde sana katılmamak elde değil. Bu ve bunun gibi filmleri gülümsemeye ihtiyaç duyduğumda izlerim. Ancak sadece izlerim. Kafa yormam. Dikkatimi vermem. Dikkat verecek yerli-yabancı bir çok sinema filmi var. İzledikten sonra bile etkisini hissedebileceğimiz filmler var.
- - -
Günümüzde şöhretin, paranın tadına alıpt bozulmayan var mıdır? Bir elin parmaklarını geçmez.
Yorum Gönder